FİLİSTİN’E BİRDE BU YÖNDEN BAKILIM

Bu günlerde Türkiye’nin birçok sorunu olmasına rağmen gündemimize oturmuş olan Filistin

                                            FİLİSTİN’E BİRDE BU YÖNDEN BAKILIM

             Bu günlerde Türkiye’nin birçok sorunu olmasına rağmen gündemimize oturmuş olan Filistin sorunu ne yazık ki ne geçmişi ne de geleceği tam tartışılmıyor. Bunun yanında bazı tarih bilgisi yoksunları sorunu Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Grup komutanlığı zamanında Allenby ile antlaşma imzalayıp Gazze’yi terk ettiğini söyleyerek seviyesini göstermiş oldu.

            Filistin uzun yıllar Osmanlı toprağı olarak kalmış, semavi dinlerce kutsal sayılan Kudüs’ün yer aldığı bir bölgedir. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde Suriye Cephesi’nde Yıldırım Ordularının durumu iyi değildi. Grup komutanı Alman General Falkenhein idi. Yerini Kendisi gibi Polonya Yahudi’si olan Mareşal Limon Von Sanders’e bıraktı.

            Biraz daha geriye bakmakta yarar var. 1492’de İspanya’dan sürülen ile 1880’lerde Rusya’da kaçan Yahudiler(3500 aile) Osmanlı’nın merhametine sığındılar. Osmanlı sarayında önemli kademeler yükseldiler. Devlet istediklerinde Osmanlı onlara Makedonya’da bir edinebileceklerini söyledi. Ama Filistin’de ısrar ettiler. Oysa Filistin’in demografik yapısı, daha fazla Yahudi’yi kaldıracak durumda değildi. Onlar kaçak yollardan Filistin’e yerleştiler. Amerikan ve İngiliz vatandaşlığı yoluyla Osmanlı hukuk sistemi dışına çıktılar. Rüşvet ve bol para ile el altından Filistin topraklarını satın aldılar.

            Osmanlı ile anlaşamayan Yahudiler devletin yıkılması için çalışmaya başladılar. Yahudi bankerlerden, borçlardan, karışıklık çıkarmaktan tutunda siyasilere suikastlara kadar yapmadıkları kalmadı. Bu arada NİLİ adında istihbarat örgütü kurdular. Örgütü kuran Aaronsan ailesi Romanya’da ki soykırımdan kaçmış 1882 de Osmanlıya sığınan bir Yahudi idi.

            NİLİ casusları o kadar faal idi ki Şam’daki Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’ya kadar ulaşabiliyordu. NİLİ casusu Sarah Aaronsan sözde İstanbullu bir Yahudi ile evliydi. Türkçe’yi öğrenmiş ve üst düzey yönetim erkânının zaaflarını bilecek seviyeye ulaşmıştı.

            NİLİ casusları orduya da yerleşmişlerdi. Teknisyen olarak çalışanlara da rastlanıyordu. Bazı NİLİ casusları Araplar tarafından Şeyh Selim olarak biliniyor ve saygı görüyordu. Osmanlı için Çanakkale neyi ifade ediyorsa Gazze’de Yahudiler için aynını ifade ediyordu.

            Osmanlı Filistin’i kaybetmemek için Çanakkale Savaşı’nda görev yapan komuta kademesini Polonyalı Yahudi asıllı Alman General Liman Von Sanders’in yanında Yahudi asıllı Karl Ludwig Erhart Detroit’in( Müşir Mehmet Ali Paşa’nın torunu) Ali Fuat Paşa, Sabetayist Cemal Paşa bunların yanında sadece Türk milleti diyen Mustafa Kemal’de vardı.

            İngilizler birkaç defa saldırdılar. Bozularak geri çekildiler. NİLİ casuslarının her yola başvurarak elde ettikleri Filistin’deki su kuyularının yerini İngiliz General Allenby’ vermeleri sonucunda İngilizler çölü geçip Gazze’ye oradan da Kudüs’e girdiler. Gazze savaşlarında 25 bin asker kaybının yanında 10 askerde esir düştü. Ordu bozulurken birliğini terk eden askerlerin kaçmasına fırsat vermeden isyancı Arap ve karşı güçler tarafından öldürülen Türk askeri sayısı bilinmiyor.

            730 yıl önce kutsal şehir Kudüs’ü terk eden İngilizlerin tekrar Kudüs’ü alması, İsrail devletinin kurulmasının önünü açtı. 1948 yılında İsrail devletinin ilan edilmesiyle Haganah, MOSSAD’a dönüşmesine rağmen varlığını halen devam ettirmektedir. Haganah’ı tanımak için İsrail Oğullarının kayıp on kolunun izini sürenler bugün Afganistan, Irak, İran, Suriye, Sudan; Yemen ve Nijerya’da karşımıza çıkan terör örgütlerinin, Haganah terör örgütünün farklı versiyonlarını görürüler.

            Taliban, Afganistan’ın Peştun bölgesinde yaşayan Yahudileri kurduğu bir terör örgütüdür. Taliban’ın devamı El Kaide, DAEŞ ve PYD’dir. Boko Haram Nijerya’daki İbo Yahudilerinin kurduğu bir örgüttür. Yemen’de karşımıza çıkan Husiler, Sana Yahudileri tarafından kurulmuştur. Suriye’de Esed rejimine destek veren İranlı generaller İran’ın kuzeyindeki Tebriz, İsfahan ve Horasan’da Tat olarak adlandırılan Şiileşmiş Yahudilerdir. Türkiye’de de PKK aynı değil mi? Müslüman maskesi altında Müslüman kanı akıtıyorlar.

            Yahudiler asıl hedeflerine geçmeden şu tarihi bilgileri de paylaşalım: İngiltere “ İsrail 1936’da kurulacak dediğinde Mustafa Kemal “ canımız pahasına buna karşı çıkarız” deyiveriyor. Demeci Hâkimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanıyor. O günlerde Bombay Chronicle gazetesi 27.08.1937 tarihli nüshasında Filistin’e el sürülemez, Kemal Paşa Avrupa’yı ihtar ediyor.” ( Bu belgenin aslı Milli Arşiv’de 0301026679325 nolu dosya) gelelim günümüze:

         1882-1903`te, Birinci Aliyah ilk Siyonist göç dalgası, Doğu Avrupa`dan yola çıkar. 3500 kaçak Yahudi göçmen Filistin topraklarına girer. Yani Filistin`e yerleşimin ana kamuflesi tarımsal faaliyetlerdir. Kibbutzlar yerleşim topluluklarıdır. Bir nevi komündürler. Sayıları bugün 2 bin 500`e ulaşan Kibbutzlar, İsrail`in kuruluşunda asıl unsurdurlar.

         Şimdi de Yahudilerin hem tarım görünümlü, hem de dini bazlı iki girişiminin GAP bölgesinde aktifleştirildiği dikkatten kaçmıyor. Bilindiği gibi GAP projesi kapsamında kalkınma idaresi tarafından “Tarımsal Geliştirme Projeleri” yürütülmektedir. Anormal olan, Kalkınma İdaresinin, İsrail`in bir devlet kuruluşu olan “Mashav” organizasyonunu bu projelere ortak etmesi ve işbirliği halinde bu projeleri uygulamalarıdır. Bu çerçevede ortak yatırımlar gereği İsrailli ve Amerikalı bazı şirketlere, büyük araziler, çiftlik formatında satılmış( ne kadar verildiği bilinmiyo. Bunların da GAP bölgesinden sonradan “Kibbutzlara” dönüşmemesinin hiçbir garantisi yok. Unutulmamalıdır ki Mezopotamya; Yahudilerin Arz-ı Mev`ud kapsamı alanında. Zaten Yahudiler buna dayanak, tıpkı Süleyman Mabedi`nin Filistin`deki durumu gibi, Urfa yakınlarında Hz. Yusuf (as)`ın içine atıldığı kuyu iddiası ile bir su kuyusu ve civarında arazi istimlâkı gayretleri o yörede yaşayanlar tarafından bilinmektedir

                      Mayıs ayı ortalarında 50 kişilik bir Musevi (Yahudi) kafilesi, Van`ın Başkale ilçesine bir ziyaret düzenlemişlerdi. BDP`lilerin törenle karşıladığı bu kafile, Başkale`ye girdikten sonra toprağı öpmüşler (!) daha önceleri Başkale`deki Yahudi evleri ve mezarlığını gösteren bir sinevizyon gösteriminde bulunmuş, adeta, burada toprak hissemiz var mesajı vermişlerdir.

         O bölgede yaşayanlar hatırlayacaklardır.  Tınaz Titiz’in Kültür Bakanı olduğu dönemde 1990`ların başında güya Amerikalı ve Kanadalı emekli askerler için, Van Gölü kıyısında tatil köyleri kurmak amaçlı araziler satın alınmak istenmişti. Bazı duyarlı tepkiler üzerine konu gündemden çekildi. Unutulmaya terk edildi.(Aslında Ermeniler için)

        Ankara ve İstanbul için kurulması tasarlanan yeni ek yerleşim alanları (yeni Kentler) gibi, Van için de, yeni bir ek şehir kurulması planlanmış. Van Gölü kıyısında geniş bir arazi üzerinde “Efsaneler Şehri ve Nevroz Ateşi” temalı bir Tarih Şehri kuruluyormuş. Ancak ürkütücü ve kafa karıştırıcı olan ise projenin ABD`li ve Kanadalı Mühendisler tarafından tasarlanmış olması ve masrafların da bunlardan sağlanacak olması. Medya da bunu görmezden geliyor.

            Ankara-İstanbul`daki projeler TOKİ tarafından yapılıyorken, Van`dakini neden ABD`li-Kanadalı firmalara veriliyor. Oysa TOKİ, bölgede milyon dolarlık karakolları kolaylıkla inşa ediyorken, GAP`ta elektrik üretim amaçlı Hidroelektrik baraj yapımı için milyar dolarlar akıtılırken ve diğer bölgelerde çok daha kapsamlı tarımsal projeler başarı ile uygulanırken, GAP`taki çiftlik kurulması gibi basit işler neden İsrail`in devlet kuruluşu olan “Mashav`a” ihale edilir?

Bütün bunların yanında “Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Şanlıurfa'da "GAP Bölgesi Turizm Tanıtım ve Markalaşma Projesi, Mezopotamya Markası Tanıtım Programı" düzenledi ve "Burada GAP Bölge Kalkınma İdaremiz ve kalkınma ajanslarımız uzun çalışmalar sonucunda bölgenin bir bütün olarak 'Mezopotamya' markasıyla tanıtılmasının daha uygun olacağını değerlendirdi. Tarihi, kültürü ve gastronomisiyle 9 şehri Mezopotamya markasıyla destinasyon olarak değerlendiriyoruz" dedi.

            2001 yılında medyada propagandası yapılan İtalyanlar'ın "Veneto'dan Batı Karadeniz Bölgesi'ne" sloganlı bisiklet gezisi sırasında katılımcılara dağıtılan ve gezinin amacını ortaya koyan Paflagonia Projesi adlı belgede aynen şöyle deniliyordu:

"Amacı ulusal devletlerin iç federasyonunu gerçekleştirmek olan, politik şekilli, Avrupa karakterli bir fenomen geliştiriliyor. Küreselleşme ve kimliği arama çalışmaları aynı paralelde seyreden iki muhakemeyi birleştiriyor. Orijinin bulunması, kişinin bölgeler ve devletler üstü bir kimlik kazanması olarak yorumlanıyor ve temelinde kişinin birçok ülkenin yurttaşıymış gibi düşünülmesi fikrine ulaşılıyor."

Proje dosyası ile birlikte dağıtılan haritada ise Anadolu coğrafyası, Roma dönemine göre adlandırılıyordu:

"Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pontus, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya..."

2009 yılına gelindiğinde Türkiye Hükümeti, Irak ve Suriye ile ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaparak, bölgede "Mezopotamya Ekonomik Bölgesi" kurulmakta olduğunu ilan etti. ABD eski Büyükelçisi Pearson da zaten "Erzurum'dan Bağdat'a kadar uzanan topraklar tek bir ekonomik bölge olacaktır" demiş, Barzani'nin İnternet sitesinde de "Bu bölge tek bir siyasi bölge olacaktır. İşgalci TSK, bu toprakların kuzeyinden çekilecektir" ifadesi kullanılmıştı. Yayınlanan haritada, Erzurum'dan Süleymaniye'ye kadar uzanan topraklar, Hatay'dan denize çıkışı olacak şekilde "Büyük Kürdistan" olarak gösteriliyordu.

            O günlerde, Diyarbakır'da "Mezopotamya Tıp Günleri" adı altında bir toplantı düzenlenmişti. Ankara'dan Dr. Nurgül Erkan Altuntaş"Mezopotamya, Türkiye sınırları içinde resmî olarak nerenin adıdır? Bu da Potamya, Kapadokya, Kilikya, Pontus gibi isimlerin özellikle kullanılması ile ilinti değil midir?" diye sormuştu.

          Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 2009'un Ağustos ayında, Irak, Suriye gezisine çıkmadan önce "İki ülke arasında güçlü bir stratejik iş birliğinin ortaya çıkması, ortak bölge olan Mezopotamya Havzası ve Orta Doğu'yu refah ve istikrar alanı haline dönüştürecektir. Bu bizim vizyonumuzdur" demişti.

        Bu arada, terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, şu iddiada bulunmuştu:

       "AKP benim yol haritamdan yararlanıyor. Ben yol haritamda Orta Doğu'daki demokratik çözümleri belirtirken Dicle-Fırat Havzası Demokratik Konfederalizmi önermiştim. Davutoğlu şimdi bunun görüşmelerini yapıyor Irak ve Suriye ile."

İsrail ile imzalanan mutabakat metni ise 5 Ekim 2004 günü Resmî Gazete'de yayınlanmıştı, 6 Ekim günü de AB İlerleme Raporu açıklanmıştı

Birincisinde, İsrail, GAP bölgesi ve Orta Anadolu'ya sulama tesisleri yatırımı için davet ediliyor, ikincisinde ise Fırat ve Dicle sularının İsrail'in de dahil olduğu uluslararası bir konsorsiyum tarafından yönetileceği belirtiliyordu!

O günlerde eski Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp"Bu, Palandöken'den itibaren, idareyi yabancıların eline vermektir. Ayrıca bu konsorsiyumda İsrail'in işi ne?" demişti.

Yakın tarihte ise Katar ile Türkiye sularının ortak yönetimine dair bir anlaşma imzalandı! Katar demek, ABD ve İngiltere demektir...

Şimdi de "Mezopotamya Projesi" turizm kılığında ortaya konulmuş oluyor!

            Bütün bunlar olurken 22 Eylül 2023 tarihinde İsrail Başbakanı Netanyahu 78.

 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i yok sayan, yeni bir Ortadoğu merkezli bir konuşma yapmıştır. Elinde tuttuğu haritada Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır, Sudan ve Ürdün yeşil gösterildiği, İsrail’in öngördüğü Yeni Ortadoğu Planını ortaya koyuyor. Bu cüreti kimden aldığı malumun  savaşıilanıdır.

            Burada Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail, Şehir Devletleri, Tek Dünya Devleti. Ve Üçüncü Dünya Savaşı gibi projeler yürürlüğe konmaya çalışılıyor. Ucu Ülkemize uzanıyor. İyi analiz edilmesi gerekir.

           70 yıldır bölge kan, barut, gözyaşı ve katliam altında. Asıl hedef Nil’den Fırat’a kadar olan  topraklarda bulunan Müslüman ve Hristiyanlardan arındırılarak Büyük İsrail devletini kurmak. BOP ülke topraklarının (22 ülke) sınırları değişecek derken asıl hedefin Türkiye olduğu ortaya çıkıyor. Bunun için özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki (Mersin-Adana dahil) toprak satışları yasaklanmalıdır. Buralarda yabancı firmaların hiçbir ihaleye girmesi önlenmelidir.   

Kaynak:                                                                                              İbrahim Ayan

Suzy Liberman’ın Anıları

Cemal Paşa Hatıralar Behçet Cemal İst.

Arslan Bulut Yeniçağ Gazetesi

 Doğru Haber Gazetesi Yasin Demir