“GÖKALP, İTTİHAT VE TERAKKİ’DE Kİ ROLÜNÜ HALK FIRKASINDA DA OYNADI”
Ölümünün 100'üncü yılında Ziya Gökalp ve Sosyoloji' sempozyumunda konuşan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Türk Sosyolojisinin kurucusu Ziya Gökalp'in ender fikir adamlarından biri olduğunu söyledi.
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Atatürk Kongre Merkezinde “Ölümünün 100'üncü yılında Ziya Gökalp ve Sosyoloji" sempozyumunun açılışı yapıldı.
Sempozyumun açılış programına; Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, İdare Mahkemesi Başkanı Yasin Ayna, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, AFSÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Âdem Aslan, Türk Tarih Kurumu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Pustu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar Bölge Müdürü Uğur Ülgen, İl Emniyet Müdürü Mahmut Ay, çok sayıda akademisyenler, öğrenciler katıldı.
“GÖKALP, DARÜL FİNUN’DA SOSYOLOJİ KÜRSÜSÜNÜ KURDU”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından müzik dinletisi gerçekleştirildi. Programın konuşmasını Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş yaptı. Rektör Karakaş, “Ölümünün 100. yılında Ziya Gökalp ve Sosyoloji” sempozyumuna Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Türk Tarih Kurumu Başkanlığı'nın destekleriyle İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Merkezi'nin iş birliğiyle ev sahipliği yaptıklarını belirtti. Karakaş, “Birlikte dinlediğimiz müzik dinletisi Türkleşmenin, İslamlaşmak, muasırlaşma sentezinin bir örneğiydi.
Ölümünün 100’üncü yılında andığımız Ziya Gökalp, çağdaş Türk düşünce ve siyaset dünyasının önde gelen aktörlerinden biridir. Aynı zamanda Türk toplumunun sosyoloji sosyolojiyle tanışmasına da öncülük etmiştir. Tabii iki gün boyunca Gökalp'in fikirleri ve bu fikirlerin derinliği üzerine değerlendirmeler yapılacak.1876 yılında Diyarbakır'da dünyaya gelen Mehmet Ziya, ilk ve orta öğrenimini Diyarbakır'da tamamlar.
Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini öğrenir. Bu arada yerel gazetelerde de yazıları yayınlanmaya başlar. Yükseköğrenim için İstanbul'a gelir ve Baytar Mektebine kaydolur. Bu dönemde gizli örgüt olarak bilinen İttihadı Osmani Cemiyeti ile ilişki kurar. Siyasi ve felsefi ilgileri nedeniyle de öğrenim hayatı zaman zaman kesintiye uğrar. Tekrar Diyarbakır'a gitmek durumunda kalır ve burada çeşitli faaliyetler içerisinde yer alır.
İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra 1909 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti, Diyarbakır azası sıfatıyla muhaliflerin Kabe-i Hürriyet olarak tanımladıkları Selanik'e davet edilir. Cemiyetin büyük kurultayında merkez umum üyesi seçilir ve kendisine çeşitli görevler verilir.
Selanik yılları Mehmet Ziya'nın Gökalp ismini almasının yanında düşünce dünyasının da bir dönüm noktası olmuştur. Genç Kalemler Mecmuası etrafında Türkçülük Fikri ile buluşur, aynı zamanda Emile Durkheim Sosyolojisi ile de burada tanışır.
Bundan sonraki süreçte Türkçülük Fikri ve Sosyoloji Gökalp'in siyasal ve toplumsal görüşlerinde belirleyici iki eksen olacaktır. Daha önce sahip olduğu Doğu ve Batı düşüncesine dair müktesebat üzerinden geliştirmek istediği sentezci anlayışı farklı bir evreye geçmiştir. Gazali, İbn-i Arabi ve Farabi gibi İslam filozoflarıyla Alfred Foye, Gabriel Tartt, Henry Bergson gibi batılı felsefecilerin görüşleri ekseninde geliştirmek istediği sentez ya da ara bulucu yol artık Durkheim Sosyolojisi yani içtimai pozitivizm üzerinden şekillenmeye başlar.
Gökalp, Durkheim’in geliştirdiği toplum kuramından hareketle Osmanlı'nın yaşadığı toplumsal meselelere ve özellikle de siyasal kimlik krizine çözüm önerileri getirmeye çalışır. 1912'de İstanbul'a taşınır. Cemiyetin fırkaya dönüşümüyle birlikte de Diyarbakır Milletvekili olarak meclisi mebuslarla seçilir. Meclis kapatılınca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevliliğine getirilir. 1914'te Darül Fünun'da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri vermeye başlar ve böylece sosyoloji kürsünün kurulma ve kurumsallaşma süreci de başlamış olur.” dedi.
“HARS VE MEDENİYET YAKLAŞIMI HALA TARTIŞILIYOR”
Ziya Gökalp’in, İstanbul'da dâhil olduğu Türk Yurdu Mecmuası çevrelerinde düşünsel faaliyetleri çerçevesinde yazı hayatına devam ettiğini belirten Rektör Karakaş, “Yeni fikirlerle oluşturduğu sentezci görüşlerinin temeli sayılan Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak isimli yazı dizisini bu dergide yayınlar. Yine çok tartışılan ve halen de tartışma konusu olmaya devam eden Hars ve Medeniyet yaklaşımını da bu yazı dizisi kapsamında tasarlar.
Hars ile Türklük ve İslamlığı, Medeniyet ile de Muasırlaşmayı açıklamaya çalışarak kimlik krizine çözüm üretmeye çalışır. Gökalp İstanbul'da 1919 Malta sürgününe kadar bir yandan iddia ve terakki fırkası genel merkez üyesi olarak siyasi faaliyetlerine ama ağırlıklı olarak da sosyoloji kürsüsünde ve çeşitli mecmualarda ilmi ve düşünsel faaliyetlerine devam etmiştir.
İstanbul'un işgalinden sonra üniversitedeki odasından alınarak tutuklanır ve askeri mahkemeye çıkarılır. Savaş sırasında yapıldığı iddia edilen Ermeni katliamı ve tehcirine yol açtığı suçlamasıyla 1919 yazında Malta'ya sürgün edilir. Malta'da da fikri faaliyetlerine devam etmiştir. Orada bulunan sürgünlere edebiyat, sosyoloji ve felsefe üzerine düzenli dersler ve konferanslar verir. Yine orada bulunan Hüseyin Cahit Yalçın'a önemli kitapların tercümesini yaptırır. Ankara hükümetinin İngilizlerle yaptığı anlaşma sonrasında serbest kalan Gökalp, önce İtalya'ya, oradan da onun arkadaşıyla birlikte 9 Mayıs 1921'de İstanbul'a gelir.
Malta'daki sürgün dönemi Gökalp için İstanbul ile Ankara, başka bir ifadeyle eski ile yeni, yeninin büyük mefkûreden küçük mefkûreye dönüşün bir aşaması olmuştur. Ankara hükümetinin ittihat ve terakki üyelerine karşı var olan rezervli yaklaşımı Gökalp'in ittihatçılığına karşı da olmuş, bir takım girişimleri olduysa da Ankara'da kabul görmeyince baba yurdu Diyarbakır'a gitmeye karar vermiştir. Diyarbakır'dayken yeni dönem Ankara'sında kendinin kabul görmesini sağlayacak faaliyetler yürütür. Burada küçük mecmuayı çıkarmaya başlar. Bu mecmua Gökalp'in fikirlerini yeniden güncellediği ve mefkûresini küçülttüğü bir platforma dönüşür.
Ülkenin böyle hareketli olduğu, kabuk değiştirme sürecini yaşadığı bir zamanda Gökalp, Diyarbakır'da kalmayı düşünmez. Tam da bu dönemde Ankara hükümeti Rıza Nur aracılığıyla Kürt aşiretleriyle ilgili bir rapor hazırlamasını ister. Raporu tamamladıktan sonra Gökalp nihayet 1922 sonlarında Ankara'ya kabul edilir. Kısa süre sonra da telif ve tercüme heyeti başkanlığına atanır. Bu görevde kaldığı süre içerisinde birçok klasik yapıtın Batı dillerinden Türkçe'ye çevrilmesini de sağlar.” diye konuştu.
“GÖKALP, İTTİHAT VE TERAKKİ’DE Kİ ROLÜNÜ HALK FIRKASINDA DA OYNADI”
Rektör Karakaş, sözlerine şöyle devam etti: “Mustafa Kemal ile de tanışan Gökalp’ten öncelikle kurulacak olan fırkanın prensiplerini tespit etmesi istenir. Bunun üzerine o siyasi tarihe dokuz umde adıyla geçen ve Atatürk tarafından 8 Nisan 1923 tarihinde yayınlanan seçim beyannamesini hazırlar. Gökalp, Ankara'da önceden İttihat ve Terakkide oynadığı rolün bir benzerini farklı bir biçimde halk fırkasında da oynamaya başlar. Yazdığı yazılarda Mustafa Kemal'in ve halk fırkasının politik meşruiyetini sağlamaya çalışır. 11 Ağustos 1923 yılında yapılan seçimlerde Diyarbakır mebusu seçilen Gökalp, ikinci meclisin yenilikçi simaları arasındaki yerini alır. Bu dönemde Türkçülüğün esasları başta olmak üzere birkaç eser de yayınlar. Ailesiyle birlikte tedavi için gittiği İstanbul'da 25 Ekim 1924 gecesi vefat eder. Bu vesileyle Türk Sosyolojisinin kurucusu Ziya Gökalp'i saygı ve rahmetle tekrar anıyorum.”
“SEMPOZYUMDA 72 KATILIMCI 61 BİLDİRİ SUNACAK”
Ziya Gökalp’in dönemsel gelişmelere göre düşünce dünyasında süreklilik çizgisinde değişim yaşayan bir düşünür olduğunu belirten Rektör Karakaş, şunları kaydetti: “Ziya Gökalp, kendi düşünce yapısında iç tutarlılık arayan ve bunu da belirli bir toplumsal felsefeye dayalı sistematik bir siyasal kuram geliştirerek gerçekleştirilmiş ender fikir adamlarımızdan birisidir. İctimâiyyat Dârülmesâîsi Mecmuası'nda yayınladığı bir yazıda, sosyoloğu olmayan bir kavimin yürüyeceği doğru yolu tayin edemeyeceği tespitini yapan Gökalp, sosyolojinin Türkiye'de doğup gelişmesinde belirleyici bir rol üstlenmiştir.
Onu ve fikirlerini yeniden değerlendirmek, sadece yakın tarihimizde yaşanan siyasal ve toplumsal konuları değil, günümüz sorunlarını anlama ve yorumlama açısından da önemlidir. Ölümünün 100. yılında Gökalp’i anmak ve görüşlerini yeniden değerlendirmek amacıyla düzenlediğimiz bu sempozyumda 72 katılımcı 61 bildiri sunacaktır. Açış ve değerlendirme oturumları hariç, üç salonda eş zamanlı olarak on altı oturumda Gökalp'in fikirleri uzmanları tarafından masaya yatırılacak ve müzakere edilecektir.
Sempozyumun gerçekleştirilmesindeki katkı ve desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na Türk Tarih Kurumu Başkanlığı'na İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Merkezi'ne sempozyumun açılış paneli için davetimizi geri çevirmeyen Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı, Prof. Dr. İsmail Coşkun, Prof. Dr. Hacı Bayram Kaçmazoğlu hocalarıma, bilimsel çalışmalarıyla sempozyuma katkı sağlayan bilim insanlarımıza, başta Sayın Valimiz Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı olmak üzere teşekkür ediyorum. Ayrıca sempozyumun düzenlenmesinde büyük emeği olan Düzenleme ve Bilim Kuruluna Sempozyumda görevli personelimize ve öğrencilerimize teşekkür eder, verimli bir sempozyum olmasını dilerim.”