“JEOTERMAL KAYNAKLAR SINIRSIZ DEĞİL”

Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Bekir Yalçın, şehirdeki termal suyun kullanım alanlarının çeşitlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “78 derece sıcaklığa 15 saniyede ulaşabilen enerjimiz var. Dolayısıyla süt pastörizasyonunda bu bölgede jeotermal kullanılması gerekiyor. Jeotermalin kullanım alanının çeşitlendirilmesi gerekiyor. Mesela mantar yetiştiriciliğinde üretimler yapılması gerekir” dedi.

Afyon Kocatepe Üniversitesinin (AKÜ) düzenlediği, üniversite ile kenti bir araya getirmeyi hedefleyen Çarşamba Sabah Toplantılarının üçüncüsünde “Geçmişten Günümüze Jeotermal” konusu değerlendirildi. AKÜ Sosyal Tesislerinde düzenlenen toplantıya AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Bekir Yalçın, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yıldız, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Güler, Afyon Jeotermal Turizm ve Ticaret A.Ş (AFJET) Genel Müdürü İsmail Kara,  Genel Sekreter İhsan Ceran, akademik personel ile Afyonkarahisarlı iş ve düşünce insanları katıldı.

Toplantının açış konuşmasını yapan AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, jeotermal konusunda Prof. Dr. Ahmet Yıldız’ın Türkiye’nin en iyi isimlerinden birisi olarak AKÜ’de çalıştığını ifade etti.

“Geçmişten Günümüze Jeotermal” konusunu anlatan Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yıldız, jeotermalin hem Afyonkarahisar’ın hem de Türkiye’nin önemli enerji kaynaklarından bir tanesi olduğunu; son yıllarda da ciddi yatırımların ve işletmelerin faaliyete geçtiğini belirtti. Yıldız, “Biz üniversitemizde, Jeotermal Uygulama ve Araştırma Merkezinin (JUAM) fikrini böyle bir sabah toplantısında ortaya koymuştuk. 2007-2008 yıllarında yine sabah toplantıları oluyordu. Orada jeotermal gündemi çok yoğun bir şekilde konuşuldu. Siz değerli değerli misafirlerimizin üniversitede araştırma yapacak ekibe ihtiyacı olduğunu dile getirdikten sonra 2009 yılında biz Araştırma Merkezini kurduk. 2023 olmuş zaman çok hızlı geçiyor. Bu zaman diliminde ciddi çalışmalar yaptık. Gerçekten JUAM diğer büyük üniversitelerle yarışır hale geldi” diye konuştu.

“Jeotermal kaynaklar sınırsız değil”

Türkiye’de ve dünyada jeotermal sistemlerin yüzde 100’e yakınının konvansiyonel jeotermal sistemler modeliyle meydana geldiğini söyleyen Yıldız, “Bu sistem yağışlarla besleniyor. Yağışlarla yeryüzüne inen sular bölgenin gözenek, çatlak ve kırık gibi boşluklarına bağlı olarak yer altına süzülüyor. Yeraltında depolanıyor. Ortamın sıcaklığına bağlı olarak ısınıyor. Isınırken basıncı artıyor. İçindeki kayaç ile etkileşime girip, kimyasal bileşimi değişiyor. Basıncı artan su yükseliyor. Kendiliğinden çıkarak jeotermal kaynaklar dediğimiz yüzey oluşumlarını meydana getiriyor” dedi. Tarih öncesi dönemlerden başlayarak insanların jeotermal kaynakları kullandığını belirten Yıldız, “Günümüzde insanlar, ihtiyacı olan durumlarda uygun araştırmaları yapıp sondaj vurarak suyu yeryüzüne çıkarma yöntemini tercih ediyorlar. Jeotermal sınırsız bir enerji kaynağı değil. Yağışlarla beslenen bir enerji kaynağı, yağışlar olduğu sürece yeraltına su depolanıyor. Eğer yağış yoksa bu jeolojik yapıyı gelecek nesle ulaştırma noktasında burada bir olumsuz durum ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

“İlk jeotermal güç santrali 1911 yılında kuruldu”

Jeotermalin insanlar tarafından keşfedilmesi ve kullanılmasının çok eski dönemlere rastladığını dile getiren Yıldız, jeotermalin tarihi sürecini şöyle anlattı:

“İnsanlar mağaralarda kendiliğinden çıkan suyu, kışın ısınmak yazın ise serinlemek için kullanmışlar. Akdeniz Bölgesinde milattan önce çanak, çömlek ve krem imalatı yapmak için kullandıklarını görüyoruz. Jeotermalin banyoda, ısınmada ve tedavide kullanımı milattan önce Romalılar Döneminde ve Çinliler tarafından kullanıldığına dair kanıtlar var. Anadolu’da Kütahya’da antik bir hamamın yapıldığını görüyoruz. 1800’lü yıllarda İtalya’da jeotermal sulardan ilk borik asit elde edilmiş. İlk elektrikli motoru 1904 yılında İtalya’da bir bilim insanı üretti. 1911 yılında dünyanın ilk jeotermal güç santrali kurulmuş. Bunun üzerine çalışmalar devam etmiş.”

“Türkiye’de ilk santral Denizli’nin Kızıldere ilçesinde

Türkiye’de ilk jeotermal sondajın İzmir’in Balçova ilçesinde yapıldığını ifade eden Yıldız, “O su yeryüzüne çıktıktan sonra önce oradaki termal tesisler sonrasında ise konut ısıtmasında kullanıldığını görüyoruz. Ülkemizdeki ilk santral ise Denizli’nin Kızıldere ilçesinde kurulmuş. Bölgedeki kaynak keşfedildikten sonra Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise ikinci elektrik santrali oldu” şeklinde konuştu.

Türkiye jeotermal elektrik üretiminde dünyada 4. sırada

Jeotermal enerjisinin kullanım alanlarından bahseden Yıldız, şunları kaydetti:

“Jeotermal enerjinin kullanımında suyun akışkan sıcaklığı ön plana çıkıyor. Yeryüzüne çıkan suyun kapasitesi de önemli. 95 derecenin altında doğrudan kullanım diye tabir ettiğimiz, bir kullanım şekli var. Konutta ısınma, seracılık, endüstriyel uygulamaları doğrudan kullanım diye ifade edilirken, 95 derecenin üzerinde sıcaklıklar olduğunda bu sefer elektrik üretimi ve uygulamaları ön plana çıkıyor. 2023 yılı itibariyle elektrik enerjisi üretimine baktığımızda dünyada jeotermalin 16 bin 127 megavatlık bir kurulu güç kapasitesi var. Türkiye,  bin 682 megavat gücü ile dünyada dördüncü sırada. Bu da gerçekten önemli bir şey. Bu güce ulaşmadaki dönüm noktası 2007 yılında ülkemizin çıkarmış olduğu jeotermal kanundur. Bu kanun çıktıktan sonra Türkiye’de ciddi yatırımlar ve araştırmalar yapıldı.”

Türkiye’de jeotermal kaynakların dağılımı ile ilgili bilgiler veren Yıldız, şunları söyledi:

“Ege Bölgesinde jeotermal alanlar yoğundur. Türkiye jeolojisinde bölgenin tektonik yapısı itibariyle doğudan batıya doğru yerkürenin üst kısmı olan yer kabuğunda bir incelme meydana geliyor. Bu incelme jeotermal kaynakların Ege Bölgesinde daha sıcak olmasını sağlarken İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinde sıcaklıklar biraz daha düşüyor. Kabuk orada kalınlaşıyor. Bu yapı sonucunda Ege sahil bölgesinde Menderes masifi dediğimiz Batı Anadolu’nun grabenlerin  en yüksek enerji ve sıcak suyun üretildiği bölgeler oluşuyor. Büyük Menderes, Gediz, Dikili ve Simav grabenlerinden oluşuyor. Afyonkarahisar’ın da içinde bulunduğu bölge; İç Anadolu Bölgesi olarak alınmış. Kapadokya, Kırşehir, Kozaklı, Kızılcahamam gibi. Doğu Anadolu’da yine Nemrut kalderası ve Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde jeotermal alanın dağıldığını görüyoruz.”

Jeotermal kaynaklardan  bin 660 megavat elektrik üretiliyor

Türkiye’deki 2023 yılı itibariyle jeotermal kaynakların kullanım rakamlarına değinen Yıldız, “158 bin konut eş değeri bir enerjinin konut ısıtmasında kullanıldığını, 5 bin 293 dönüm seranın ısıtıldığını, kaplıca tesislerinin 68 bin konut eş değer enerjinin kullanıldığını söyleyebiliriz. Toplam elektrik üretimi  bin 660 megavat olarak resmi kayıtlara geçmiş durumda” diye konuştu.

“En çok suyun kullanıldığı, en çok ısı üretimin yapıldığı alan Ömer Gecek Bölgesi”

Afyonkarahisar’da jeotermal alanların Afyon-Akşehir grabeni olarak tanımlanan jeolojik bir ortamda meydana geldiğini kaydeden Yıldız, “Jeotermal alanlar; Ömer Gecek dediğimiz bölgeden başlıyor, Akşehir hatta Karaman’a kadar uzanan bir yapısı var. Buradan da geçiyor, Balıkesir’e kadar gidiyor. Burada en önemli 4 tane jeotermal alan var. En çok suyun kullanıldığı, en çok ısı üretimin yapıldığı alan Ömer Gecek Bölgesidir. Şehrin ısıtmasının yapıldığı bir bölge. Sonra Sandıklı Hüdai Kaplıcası var. Orası Akşehir grabeninden farklı bir alanda. Farklı bir jeolojik ortamda. Gazlıgöl ve Heybeli var. Bunlar Afyonkarahisar’da bilinen en eski zamanlardan günümüze kadar suyun kullanıldığı alanlar” ifadelerini kullandı.

“2007 yılında çıkan kanun dönüm noktası oldu”

AFJET Genel Müdürü İsmail Kara ise jeotermalin dönüm noktasının 2007 yılında çıkan kanun olduğunu belirtti. Kara, “Kanundan önce jeotermalde ekonomik anlamda bir adım yoktu. 2007 yılından sonra bir dönüm noktası başladı. 2008 yılında yönetmenlik yayınlandı. Jeotermal hukuksal bir zemine oturdu. Kanunda jeotermalin uygulamasını yerelde il özel idarelere verildi. Ruhsat başvurularını il özel idareler halletti. Enerji Bakanlığı da işin içinde olsun istedik. Teknik konularda da Maden Tetkik Aarama destek versin diye kanun yürürlüğe girdikten sonra ciddi çalışmalar oldu” ifadelerini kullandı.

“Sera alanında Afyonkarahisar Türkiye’de birinci sırada”

Türkiye’nin jeotermal alanındaki durumu ve yatırımları hakkında bilgiler veren Kara, şunları kaydetti:

“Kurulan santraller üretime devam ediyor. Yeni yatırımlar da planlanmış durumda. Enerji konusunda yaptığımız hamle ile şu anda biz, Avrupa’da birinci dünyada ise 4. sıradayız. Büyük ihtimalle de dünyada 2. sıraya yükseleceğiz. Kanundan sonraki süreçte düzene girdikten sonra yatırımlarımız da arttı. Sera üretimlerimiz arttı. Konut ısıtması, termal kaplıcaları arttı. Türkiye’nin kurulu elektrik gücü  bin 700 megavat civarında. Sera gücümüz de var. Dünyada serada 1. sıradayız. Buradaki en önemli olay mutlaka sürdürebilirliği sağlamamız gerekiyor. Türkiye’de 27 sahada sera üretimimiz var. 5 bin 777 dekarlık sera kapasitemiz var. Sera alanında Afyonkarahisar birinci sırada. Bu seralarda mutlaka sürdürebilirliği sağlamamız gerekiyor. Bunun yanında Türkiye’de konut ısıtması yaygın. Türkiye’de 19 yerde konut ısıtması yapılıyor. İzmir Balçova en büyük konut ısıtmasının yapıldığı yerler içinde 1. sırada yer alıyor. Afyonkarahisar ise 2. sırada. Türkiye’de entegre kullanım olarak en iyi jeotermali Afyonkarahisar kullanıyor. Afyonkarahisar entegre kullanımda Türkiye’de örnek il.”

Ziraat Teknikeri Osman Tezgiden ise jeotermal suların çevreye olumsuz etkilerinin olduğunu söyledi. Tezgiden, konuşmasına şöyle devam etti:

 “Çıkarılan suların çevreye olan olumsuz zararları tartışmasız. Ama jeotermal enerjide gerek enerji olarak kullanımı gerek sağlık açısından kullanımı gerekse tekno-seralarda ısınmada kullanımı kullanımı çok önemli. Elektrik üretimi ve 5 yıldızlı otellerin olması kapasitemizin arttığını gösteriyor. Bunlar çok güzel şeyler. Hızla çevreye olan duyarlılığımızı yerine getirememişiz. Bu çevrecilik konusu fantezi olmaktan çıktı. Bir şeyler yapılıyor artık. Bu ozon deliğinin kapanmaya başlaması gibi. Amerika başta olmak üzere birçok ülkenin duyarsız kalması ve Amerika’nın Paris Anlaşmasından çıkması gibi. Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil dünyanın sorunu. Bu arıtma tesisleri çok önemli. Serbest olarak çıkartılıp bırakılan sular şu anda tarıma ve gıda zincirine doğrudan giriyor. Kayaçlardan geçerken yüklenen metaller belli bir orana kadar bitki de besin etkisi yapar ama fazlası zehir etkisi yapar.”

MİLLETVEKİLİ ÖZKAYA, DİNAR’DA İŞ YERİ AÇILIŞINA KATILDI MİLLETVEKİLİ ÖZKAYA, DİNAR’DA İŞ YERİ AÇILIŞINA KATILDI

“Jeotermalin kullanım alanının çeşitlendirilmesi gerekiyor”

Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Bekir Yalçın konuşmasında jeotermal suların çeşitli alan ve sektörlerde kullanılabileceğini belirterek şunları kaydetti:

“Elektrik üretiminde en yüksek katma değerli yatırımlar Afyonkarahisar’ımıza yapılmış. İkincisi seralar var. Fakat Amerika’da yapılan bir çalışma saatte 4,7 ton soğan kurutulabilen bir sistem kurulmuş. Bölgemiz meyve ve sebze bölgesi. Sebzenin kurutulması durumunda ihracat yapılabilecek ürünün katma değeri artıyor. Gıda ile ilgili uygulamaların çeşitlenmesi gerek. Jeotermalin soğutma alanında ciddi kullanım alanları var. Projeler geliştirilebilir. Süt pastörizasyonunda da kullanılabilir. 78 derece sıcaklığa 15 saniyede ulaşabilen enerjimiz var. Dolayısıyla süt pastörizasyonunda bu bölgede jeotermal kullanılması gerekiyor. Jeotermalin kullanım alanının çeşitlendirilmesi gerekiyor. Mesela mantar yetiştiriciliğinde üretimler yapılması gerekir. En önemlisi de Avrupa’da termal su, cilt bakım suyu olarak da kullanılabiliyor. Güneş enerjisi ile termal enerjinin birleştirildiği sistemlerle çeşitlendirilebilir.”

Çarşamba Sabah Toplantısı katılımcıların jeotermal kaynaklarında tarım, enerji, ısınma ile ilgili gelen soruların ardından sona erdi. “Geçmişten Günümüze Jeotermal” konusu katılımcılardan gelen talep üzerine 22 Kasım 2023 Çarşamba tarihinde aynı konu ile devam edecek.