KARDEŞLİK Mİ BÖLÜNME Mİ?
Türkçe sözlüklere baktığımızda şu anlamlar karşımıza çıkar. Kardeş olma hali, Yakın arkadaşlık, Samimi dostluk, Birlik, Beraberlik. Mecaz anlamı ise sevgi ve dostluk.(1)
Ülkemizde son otuz yıldır diyelim en istismar edilen sözcük kardeşlik olduğunu da hatırdan çıkarmadan başlayalım. Bazı çevreler Türkiye’deki her olumsuzluğu “ Faşist Te Ce’ye” bağlayarak, Türk’le Kürt’ü birbirine karşı konumlandırarak, iç içe erimiş Türk’ün Kürt’ten, Kürt’ün Türk’ten uzaklaşmasını sağlayarak Kürtlerin Türkiye ile olan bağlarını koparmak ana hedefi haline gelmiştir.(2) Bunda da kısmen bir başarı da yakalamışlardır. Son günlerdeki tartışmaya ya da yeni açılıma geçmeden eskileri bir gözden geçirelim.
Değişik görevlerde bulunan Bülent Arınç, Başbakan yardımcısı iken Milli Birlik(!) ve Kardeşlik(!) projesi için görüştüğü Şivan Perver’in vatan hasreti ile yandığını söylemiştir. Sonrasını siz tahmin edin biz “ Türkçeyi bülbül gibi konuşuyorlar. Türkler bizim ruhumuzu alıyor. Türkler bizimle kardeş olamıyor, olmak istemiyorlar. Ölmemizi istiyorlar. Türklerin ruhu 1930-1945’lerdeki Almanların ruhu olmuş. Allah kahretsin bu Türk dilini ya başımızdan defedelim. Ya da Allah kahretsin o kardeşliği(3)
Şanlı Urfa’da düzenlenen Demokratik Çözüm mitinginde konuşan Altan Tan, “ Kürtlerin kimliği 80 yıldır inkar eden Kemalistlere sesleniyorum. Gelin kardeşçe Yeni Ortadoğu’yu kuralım. Hudutlar kalksın, gümrükler kalksın, kardeş, kardeşe hasret kalmasın” demiştir.
BDP(DEM), ABD-İngiliz emperyalizminin oyuncağıdır ve öyle kalacaktır. BDP(DEM) bir Türkiye partisi değildir. Olmayacakta. Mehmetçiğin temiz kanının aktığı tüm ülke görüyor ve biliyor. Türkiye’de kaç partiyi Amerikan Ulusal Harp Koleji ziyaret ediyor bir düşünün.(4)
Avrupa içinde PKK’lı ya da yakın grupların, örgütlerin palazlanmasına müsaade edilmesi kadar Türkiye’deki “ halkların kardeşliği” jargonuna sığınan emperyalizmin uşağı haline gelmiş, yönlendirilmesi kolay sol ya da sonradan onların yedeğine takılmış yine emperyalizmin hizmetindeki güya ümmetçi sağ yapılar olmuştur.(5)
Çok ince bir istihbarat çalışmasıyla Alevi örgütlerinin içine sızan Alman İstihbaratçılar ve PKK’lı militanlar bir kısım Alevi yurttaşlarımızı saflarına katmayı başarmışlardır. İşin acı yanı Cumhuriyetimize gönülden bağlı Alevi dernekleri içindeki fitne çalışmalarına devam etmektedirler. Avrupa’da örgütlenmiş PKK sempazitanı derneklerin birinci görevi hangi milletten olursa olsun örgütün dağ kadrosuna militan sağlamaktır. Özellikle Almanya’da 178 adet çeşitli isimlerde ve özellikte kurulmuş PKK kuruluşları vardır. Alman hükümetleri faaliyetlerine izin vermektedir.
Doğru ve yanlışlığı tartışılmış mı bilmem ama 1960’lı yıllardan sonra ortaya konan Türk-İslam Sentezi Türkiye’de Kürt ve Alevi insanlarımıza düşman muamelesi yapılması gibi bir durum çıkmasına neden olmuş, bu durumunda PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğü unutulmamalıdır.
Ülkemizde resmi rakamlara göre 24 şehit verdiğimiz haftanın ardından Van 7.2’lik depremle sarsılmıştır.(23 Ekim 2011) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş deprem bölgesine yapılan yardımları kastederek “ Yardımlardan kardeşlik kokusu geliyor.” Açıklaması yapmıştır. Acaba bu açıklama gerçekte samimi düşünceler içeren kendi deyimi ile kardeşliği güçlendiren, bir mesaj olduğu geçmiş söylemleri ile çelişmektedir. Aynı Selahattin Demirtaş, Amerikan predatorları tarafından verilen anlık istihbarat sonucu Türk savaş uçakları tarafından bombalanan ve yaşamını yitiren 35 kişi için yaptığı konuşmada ise Van’daki konuşmasındaki kardeşlik kokusundan eser kalmamıştı.( ABD bu istihbaratı kastimi verdi tartışılmıştı neyse) “ Şu anda duygu düzeyinde 2 ülke var. Kimse kimseyi kandırmasın, Marmaris’in bir köyünde 35 yurttaş bombalansa ey kardeş Türk halkı tepkiniz bu mu olurdu? Diyen kişi “ Bugün ülke bölünmüştür. Artık emin oldum. 50 bin defa da öldürseniz bu toprakların adı Kürdistan’dır. Bunu basın yazamaz. Tarih bu dağlarda bir Kürt katliamını daha yazdı.
TBMM’de grup görüşlerini açıklayan BDP’li Pervin Buldan gerçekten kardeşlik mesajı vermek istiyorsa bu sözlerini “ Bu bir savaştır her iki taraftan da kayıplar verilir.” söylemezdi. PKK’lı teröristler için kardeşlerimiz açıklamasını yapan BDP’lilerle onların kendilerine kardeş olarak gördükleri Türkler zaten kardeş olmamışlardır.
Kanla açılan derin yarılma Türkiye’de Türkler ile kendini Kürt sayan yurttaşlarımız arasında geri dönülmez bir yola doğru hızla ilerlemekteyiz. Kanlı yarılmada PKK ve PKK’nın stratejlerinin buldukları sihirli söz “ Kardeşlik” olmuştur. Kardeşlik gibi evrensel barış ve dostluk içeren bir sözün Türkiye’deki ilk psiko-harp yansıması “ halkların kardeşliği” sloganıyla ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD- AB güdümlü sol partilerin ve PKK uzantısı sivil toplum kuruluşlarının Türkiye’nin milli kimliğini çözmek için uydurulan bu slogan yıllar içerisinde, bırakın kardeşliği insanların kimliklerini sorgulayıcı, etnik bir bilinçlenmeye neden olmuş ve bu etnik bilinçlenmeyle Türk kendini daha fazla “ Türk”; Kürt kendini daha fazla “ Kürt” hisseder hale gelmiştir. Öyle ki bir kısım Türk vatandaşlarında “ Kürt eşittir PKK” algısı seviyesine çıkmıştır.
Ergenekon-Balyoz davalarında ABD’nin Orta Asya’da istemediği Merhum MİT mensubu Kâşif Kozinoğlu’nun şu tespiti “ Türkiye’yi ivedilikle derin çizgilerle ikiye bölecekler ve Türk’ü, Kürt’ü birbirine karşı konumlandıracaklar. ”önemlidir(6)
Yukarıda sözünü ettiğimiz etnik temelli bilinçlenme Türkiye’nin Milli birlik dokusunda onarılması güç hasarlar meydana getirirken toplumun farklı kesimlerinin düşünce arazilerine her an patlamaya hazır sosyolojik mayınlar yerleştirilmiştir.
Özellikle PKK yayınladığı bildirilerde;” PKK’nın Türk halkıyla bir sorun yok savaş Türk ordusuyla ve egemen Türk devletiyle” Türk halkı yardımları esirgemiyor ve Kürdistan’a sahip çıkıyor” söylemleri ile Türk insanının Kürdistan’ı kabul ettiği propagandasını yapıyor. Böylece alt yapı çalışmasını güçlendiriyor. PKK bunun için ne gerekiyorsa yapıyor. Hükümetlerle de anlaşacaktır. Uluslararası platformlara taşıyarak tanınmayı kamuoyu oluşturmayı hedefleri olarak belirlemiştir. Bu bağlamda Türk- Kürt ayrımının derinleşmesi olduğunu hesaplamıştır. PKK ‘nın Türk ordusunu dize getiremeyeceğini kendileri de dile getiriyorlar.(7)
PKK’nın ve DTB-BDP çizgisinin son yıllarda sürekli dile getirdiği silahlar bırakılsın, ateşkes ilan edilsin, analar ağlamasın yaklaşımı bir aldatmacadan öte bir şey değildir. Bu güruh Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin bütünlüğü ve bağımsızlığını ortaya koyan kurucu iradesinin, kuruluş felsefesinin, temel ve değiştirilemez ilkelerinin, Türk vatanı, Türk kültürü ve Türk devletini kavramlarının yok edilmesi istenirken ideolojisiz, ilkesiz, net olmayan bir anayasa istemektedirler.
Kardeşlik sözü bu bağlamda önem kazanıyor. Bugün Türklerle Lazların, Türklerle Çerkezlerin Türklerle Arapların kardeşliğinden söz edilmiş midir? Şimdiye kadar Türklerle Lazlar kardeştir ifadesini ben duymadım. Siz duydunuz mu? Yine iki tarafın temsilcilerinden kardeşlik bağlarının güçlendirilmesinden bahsedildiğini birbirlerine karşı “ biz kız alıp verdik, etle tırnak gibiyiz.” Diye bir söylem gelişmiş midir? Cevap hayır?
“ Kürtlerle Türkler kardeştir.” Diye iki tarafı da birbirine şüphe ettiren, “ Biz gerçekten kardeş miyiz? Düşüncesi insanlarımıza dayatılmış, kardeşlik kılıfı altında yeni bir ayrımcılığı körüklemiştir. MHP’nin sloganı olan “ Kürt Türk Kardeştir ayrım yapan kalleştir” sözü iyi niyetli; ama prematüre doğmuş bir sözcüktür. Türk Kürt’ün kardeşi olamaz aynı anlamda Kürt de Türk’ün kardeşi olamaz. Çünkü aynı olan kardeş olamaz. Britannica Ansiklopedisi bile Türklerle Kürtlerin Turani kavimler olduğunu yazmaktadır.(8)
Burada bir tespit yapalım: 15 Eylül 1998 günü Lingen Akademisi’nin çağrısı üzerine ( Katolik kilisesine bağlı)” İslam’ın Avrupa için önemi” konferansında Almanya’nın Doğu Enstitüsü Müdürü aynı zamanda Konrad Adenauer Vakfının Türkiye danışmanı olan Uda Steinbach şöyle demiştir. “ Sorun, Atatürk’ün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün Türk devleti ve Türk Milletidir. Sorun Kemalizm ve Kemalizm’in ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk milletidir. Böyle bir millet yoktur. Olmadığını, Türkiye’de yaşanan Türk-Kürt, Müslüman-laik, Alevi- devlet çatışmalarında görmekteyiz. Bu uyduruk milleti Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra Rumları. Kürtleri şu güne kadar neden yok edemediler bilinemez….”(9) Danışman işine gelmeyince bakın bilimsel Britannica’yı bile yok sayabiliyor.
Kürt’e kardeş demek Kürt’ü” ötekileştirir” diğeri konumuna getirir. Kardeş İran halkıdır vs. Çünkü biz, bizden olmayana sevgi ve saygımızı göstermek için” Kardeşim” deriz. Kürt’e “ Kardeş” demek Kürt’ü PKK’ya bilmeden, farkında olmadan teslim etmektir. Akraba olan 6 milyona yakın diyelim Türk ve Kürt’ü nereye koyacaksınız. Doğacak çocuklara ne diyeceksiniz.(10)
Diyarbakır Valiliği’nin Çanakkale Savaşlarının 95.yıl dönümünde Seyid Onbaşı görüntülü kutlama afişinde “ Kucaklaşmamız bayramları olacak” sözünün Kürtçe sözleri ayrışmaya hizmet etmiştir. Neden asıldığı şimdiye kadar sorgulanmamıştır. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırken” İstanbul, İzmir ve Mersin en büyük Kürt metropolleridir.” Diyen Orhan Doğan’ın sözlerini nereye koyacaksınız. (11)
Kimin Kürt kimin Türk olduğunun ayrımsama kime yarar, kime zarar getirir. Ülkemizin başka bir yerinde bir sorun çıktığınızda orada da kitlelerin yerel dilleriyle örneğin Arapça, Çerkezce, Kıpcakça , Boşnakça.. dillerle afişler hazırlayıp Kurtuluş Savaşı’nda beraber savaştık mı? Diyeceğiz.
Dikkat etmediğimiz ya da etmek istemediğimiz bir durumda Çanakkale Savaşı ya da Kurtuluş Savaşlarında “ Kürtler ( ya da diğeri-öteki etnik yapılar) Kürt olarak bulunmadılar. Ordunun içindeki askerler neyse onlar da oydu.
Cumhurbaşkanı A. Gül’ün 13 askerimizin şehit edildiği saldırının tesadüf olmadığını belirttiği konuşmasında “ milletin tekrar kucaklaşmaya ve birbiriyle konuşmaya başladığı bir zamanda, teröristlerin bu saldırısının altında çok maksat aramak gerekir. Bunlar bilinçli olarak yapılan saldırılardır.” Sözü gerçekten düşündürücüdür. Ayrılık mı vardı da “ tekrar kucaklaşma dan bahsedilmektedir.?
Köklerimiz bir olduğunu hatırlatmak yerine katmanların birbiriyle harmanlanarak karıştığını göstermek yerine her tabakanın birbirinden farklı olduğunu yine de bu topraklarda birleşeceğiz.” Demenin anlamı nedir? Ya da farklılıklarımız bizi birleştirir” sözündeki erozyonun yıkıcılığına ne demeli? Farklılıklarımız elbette kültürel varsıllığımızdır. Fakat farklılıklar üzerinden yürütülen siyasal tartışmalar ya da yürütülen politikalar bir olmayı değil tek tek olmayı getirecektir.
Tek tek birlik ise özerklik, eyaletleşme, federasyon gibi Batı kaynaklı zaman ayarlı bombaların Türkiye’de tartışılmasıdır. Bu zaman ayarlı bombaların ateşleme kodu bizce “ Türkiyelilik” tir. Türkiyelilik kodu girildiğinde ortaya çıkacak büyük patlama Türkiye’yi fiziki ve kültürel olarak dağıtacaktır. Şimdilerde küçük çaptaki patlamalar Türk halkını patlamanın büyüğüne alıştırma amaçlı normalleşme- kardeşlik- milli Birlik ve Beraberlik gibi süreçlerle Büyük depremlerin öncesindeki sarsıntılara alıştırıyorlar.
Önce bir hatıra anlatalım: ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissenger; Başbakan Demirel ve Dışişleri Bakanı Çağlayangil’i sabah kahvaltısına çağırır. Kissenger Demirel’e dönerek Sayın Başbakan size hiç savaş yapmadan misak-i milli sınırlarını( Batı Trakya, Kıbrıs, Gürcistan, Ermenistan, On iki Adalar, Süleymaniye ve Kerkük’ü size bağlayıp, büyük bir federasyon kuruyoruz) demiş. Bölgede bu büyüklükteki coğrafi alanı ekonomik olarak yönetmeyen bir devlet ayakta kalamaz fikrini atmış. ( Özal’da sıklıkla dile getirirdi.) Demirel, Çağlayangil’e baktım hiç oralı değil. Döndüm Kissinger’e, o bize bağlayacağınız devletçikler, yarın bir gün ayrılırken ne kadar toprak götürürler diye sormuş. Kissinger bu soruya çok kızmış ve toplantı bitmiştir deyip çıkmış…
Kalın, dünyada olup bitenleri özetledikten sonra şu ifadeleri kullandı:
“Bütün bunlar bizim bölgemiz açısından da büyük bir dönüşümün habercisi niteliğindedir. Yeni coğrafî tasavvur, küresel sisteme entegre olmuş ulus-devlet yapısının dar ve indirgemeci kalıplarını (aşmamızı zorunlu hâle getiriyor. Osmanlı'nın yıkılış sürecinde ortaya çıkan suni Orta Doğu haritası, bir asırdır çözümden çok sorun üretiyor; istikrardan çok çatışmaya yol açıyor; barıştan çok savaşa zemin hazırlıyor. Aynı şekilde ulus-devletin empoze ettiği indirgemeci ve tek boyutlu etno-seküler birey ve vatandaşlık tanımları da inandırıcılığını yitiriyor. Bu tanımların yol açtığı zihin daralması, bir tarafta çatışmacı kimliklere yol açmakta, öte tarafta devlet ve iktidar merkezli bir coğrafya ve kültür tanımını dikte etmektedir. Bin küsur yıllık ortak tarihî tecrübeyi, kültürel etkileşimi ve medeniyet inşasını çatışmacı kimliklere dönüştüren bu paradigmanın bugünün gerçekleriyle örtüşmediği aşikârdır.
(...) Türkiye kendi içindeki Kürt sorununu çözebildiği oranda bölgedeki diğer Kürt nüfusuyla sağlıklı ilişkiler geliştirecektir. Terör, bölgesel geri kalmışlık ve kimlik siyaseti sarmalına dolanmış bir sorunu çözecek ulusal zemini inşa etmeden ve Türkiye sathında bir asgari müşterek oluşturmadan sınırın ötesine bir güven ve huzur eli uzatmanız mümkün değildir. Kürt sorununu bölgesel ve uluslararası bir sorun olmaktan çıkartmak için Türkiye cesur, özgürlükçü ve kararlı bir siyasî ve toplumsal irade göstermek zorundadır.”(Seta’da yayınlandı. Şimdi Kalın’ın ismi silinmiş ama yazı duruyor.)( Kalın’ın görüşlerinin benzerini Öcalan’da ifade ediyor.)
Nerden nereye geldiğimizin kantıdır
Türkiye’yi idare edenlerin başka Türkiye olmadığını bilmeleri ve ona göre siyasi çalışmaları yapmalarını gerektirir. Büyük depremin altında hepimiz kalacağımıza göre Emperyalizmin isteklerine kapıları kapatmalı ve Türk milleti odaklı bir politika izlemeleridir. Saygılarımla
Kaynaklar: İbrahim Ayan
1- Büyük Türkçe Sözlük Dr. M. Doğan
2- Gürbüz Evren, AB sürecinde Kürtçülük Truva yay. S.49
3- http//www.dha.com.tr.12.04.2011
4- İsmail Arlı Emperyalizmin Türkiye Ajandası Toğan yay.s.221
5- Gürbüz Evren, AB sürecinde Kürtçülük Truva yay. S.50
6- Kâşif Kozinoğlu’nun Feryadı Aydınlık 20.11.2011
7- Ümit Özdağ Türkiye’de Düşük Yoğunluklu Çatışma ve PKK S.100
8- Siz Kimi kandırıyorsunuz! S. Yalçın Doğan Kitap 2011 S.66
9- Taner Bacıoğlu Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri 06.07.1999
10- 6 milyon Türk ve Kürt akraba Milliyet Gazetesi 14.04.2013
11- Talâk Şalk, İmralı’da Soruldu. Cumhuriyet kitap 2009 S.78