OSMANLI DEVLETİ TÜRKLERE NASIL BAKIYORDU?
Ülkemde son yıllarda Osmanlı hayranlığı o kadar arttı ki nedenini bilmek pek zor. Sorduğunuz zaman Osmanlı Devleti hakkında doğru dürüst bilgi sahibi değil. Öyle Bakanlarımız ve akademisyenlerimiz var ki işi saptırmaya kadar götürüyorlar. Özellikle 72 milletin Osmanlı birlikte yaşadıklarını bildiriyor. Osmanlı zamanında hac görevini yapmaya gidenleri sürre alayları ile koruyarak gittiğini gizlenemez. Osmanlının Kanuni devri ile birlikte olanlara tarafsız gözle hiç bakılmamıştır. Osmanlı ne zaman kaybetmeye başlamıştır derseniz Fatih Sultan Mehmet’in devşirme asilzadelerle Türk asilzadeler arasındaki tercihini devşirmelerden yana kullanmasıyla başlamıştır.
Enderun okulları veya Gulamhaneler o zamana göre, o gün iktidarı elinde tutan hanedanlar açısından doğru uygulamalar olarak görülebilir. Ancak varmış oldukları sonlar dikkate alındığında yanlış yaptıkları aşikârdır. Kendi milletine güvenmeyen ve bir takım önemli görevleri uygulatmak için başka milletlerden mankurtlar yaratan bir düşünce, eninde sonunda zillete düşer ve başı önünde olarak tekrar milletinin sinesine döner. Balkan bozgunundan sonra dağılan ve çöken Osmanlı İmparatorluğumun sergilediği manzara tam da budur. Ve halen, aramızda dolaşan birileri, küllerinden yeniden doğmuş olan Türk devletini hazmedemeyerek, Osmanlıcılıktan dem vurmaktadırlar. Zannedersiniz ki Osmanlı Devleti yaptığı yanlışların kurbanı olmamıştır da, yeni devleti kuranlar Osmanlıyı yıkmış, topraklarını yabancılara peşkeş çekmişlerdir.
Zamanında Osmanlı nasıl başka milletlerin çocuklarından o milletlerin mankurtlarını yetiştirdiyse, bugün de başka milletler, bizim içimizdeki o dönmelerin torunlarını kullanarak, ayrıca içimizden yetiştirdikleri mankurtları kullanarak, bizden intikam almaya çalışıyor. İki milyon kilometre kareden yedi yüz seksen bin kilometre kareye düşürdükleri topraklarımızı da bize çok görerek “Şark Meselesinin kesin olarak halledilmesine çaba gösteriyorlar,
Enderun’dan yetişen devlet adamları, yazarlar, şairler Türkler hakkında neler yazmışlar, neler söylemişlerdir?
Osmanlı şairlerinden Baki’nin, Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu bir şiirinin Türkçeleştirilmiş hali şöyledir:
"Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz.
Ey hoca, Türk toplumundan olanın haçı kabadır
Türk, sultan olma yeteneğinden yoksundur. “
Yine bir Osmanlı şairi olan Nefi ise,“ Tanrı, Türk'e irfan çeşmesini yasaklamıştır ” demiştir.
Divan-ı Hümayun yazmanlarından Hafız Hamdi Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde, “Baban da oba Türkü öldür ” nakaratım kullanmakta, üstelik bu sözün İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’e ait olduğunu vurgulamaktadır. Osmanlı sarayının devşirme yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi’nin 1499 yılında yazdığı şiirin bir kıtası şöyledir:
“Sakın Türk’ü insan sanma
Bir an bile olsa Türk’le olma
Türk eline şeker alsa, o şeker zehir olur
Türk’ün başını keserken sakın gam yeme
Baban bile olsa Türk’ü öldür.
Kuyucu Murat Paşa adlı Sırp dönmesinin zamanında Anadolu’da öldürülen Türk sayısı, 50.000 kadardır. Bu gerçek, Osmanlı’nın Enderun yetiştirmelerinin hâkimiyetinden sonra, Türklüğe bakış açısının bir kanıtıdır.
Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: “Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok. ” Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilâcı ve dermanı olmayacaktır.
Osmanlı tarihçisi Naima ‘Tarihi’nde Türkler için; “nadan (kaba) Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk” ifadelerini kullanmaktadır.
Aslında Türkler hakkındaki kötü yargılar Selçuklulardan beri yaygındır. Örneğin, Selçuklu dönemi yazarı Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır:
“Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar. ”
Osmanlı yönetiminde Türk’e yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:
“Türk değil mi, Merzifon ’un eş.ği,
Eş.k değil, köp..ten de aşağı. ”(siz doldurun)
Olayın bir başka yönü ise bu okullarda yetiştirilen insanların sadece hanedana en iyi hizmeti vermek, devlet yönetiminde hanedanın emirlerini katiyetle uygulamak asıl görevleriydi. Osmanlı keşke bunları yetiştirirken, bu okulların bir kısmında da müspet ilimleri okutsa da çağın gerektirdiği bilgileri takip edebilseydi. Yeni icatlara, buluşlara imza atacak insanlar yetiştirseydi. Ama maalesef böyle olmamış, böyle olmadığı gibi, bu mekteplerden yetişen bazı “soysuzlar” adeta intikam alır gibi velinimetlerine hakaret etmeyi, onları aşağılamayı marifet saymışlardır.
Saltanatın kendi elinde kalması için böyle tedbirlere başvuran Osmanlı, keşke Hezarfen Ahmet Çelebileri, Lağari Haşan Çelebileri, sürgün edip yok edeceğine, onların bu çalışmalarını destekleseydi! Hatta desteği de bırakın, onlara engel olmasaydı, acaba bugün bu millet hangi teknolojilerle uğraşıyor olurdu?
Elbette ki, bu okullardan yetişen insanların içinden değerli yöneticiler, komutanlar da çıkmış olabilir. Ama bu durum da menfaatleri gereği Allah’ın takdiri olan milletlerini yok sayıp soysuzlaşmış olmaları gerçeğini değiştirmez.
Peki, Türk’ün ekmeğini yiyip, Türk’ün kılıcım çalan bu soysuzlar böyle konuşurken, Türk, bütün insanlığa nasıl sesleniyordu?
Koca Yunus, Türk’ün hayat felsefesini, dünyaya bakışını şöyle özetliyordu:
,(Yetmiş iki millete
Bir göz ile bakmayan
Halka müderris olsa Hakikatte asidir. ”
Yine bir dörtlüğünde;
"Elif okuduk ötürü Pazar eyledik götürü Yaratılmışı severiz Yaratandan ötürü. ”
İşte Türk milleti budur. Kendisine yapılan her türlü ihanete rağmen, yüce gönüllüdür; bakışı ve düşüncesiyle insanlığı kucaklayıcıdır. İslâm âlimleri, Allah’tan ilk zuhur eden vasfın “sevgi” olduğunu bildirirler. Bu millet de yaratıldığı günden bugüne dek bu vasfa sahip çıkmış ve insanlık âlemine sevgiyle yaklaşmıştır. Bu hasleti her millette bulmak mümkün değildir.
İşte bu nedenle bizim milletimiz hiç bir zaman başka milletleri aşağılayıcı olmamıştır. Şemsiyesini her zaman geniş tutmuştur. Yaratandan ötürü insanları sevmiştir.
Yukarıda yaptığımız tüm açıklamalar, bir milletin yok sayılması gibi bir yanlışı anlatmak içindi. Osmanlı devletinin ana unsuru, onu kıl çadırdan alıp saraylara taşıyan güç Türk milletidir. Ancak Osmanlı’nın Türklere bakışı da işte yukarıda açıkladığımız gibidir.
Bugün Osmanlı yok! Düşmanları, plânlı ve hesaplı büyük çabalar sonucu Osmanlı’yı yıktılar. Ancak bu da onları tatmin etmiyor. Ne pahasına olursa olsun, bu milleti, bu coğrafyada köle durumuna düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Milli kimliğine dönmeye çalışan bu milleti, sinsi tuzaklarla yanlış hedeflere doğru sürüklemeye çalışıyorlar. Dün Osmanlı’yı yıktıkları yetmezmiş gibi, bugün de “Osmanlı” adını kullanarak, onun küllerinden doğan devleti yok etmeye çalışıyorlar. Millet olarak uyanık olmak ve üzerimize oynanan oyunları görmek zorundayız. Bunları bilmek ve geleceğimize sahip çıkmak için bilgi sahibi olmalıyız. Bilgi sahibi olmak içinse okumamız gerek, hem de çok okumamız gerek. Tarih kitaplarımızdaki Celali isyanlarını tam araştırmalı ve gençlere bu şairlerin hep iyi yanlarını değil her yönü ile öğrenmelerini ve bu topraklara nasıl sahip çıkmaları gerektiğini öğretmeliyiz.
Kocatepe’den Selamlar
İbrahim AYAN