TARİHİ ANLAMAK

Ülkemizde ne yazık ki tarih bilimini yeterince anlayan insanımız olmadığı kanaatini taşıyorum.

                                                                  TARİHİ ANLAMAK

                Ülkemizde ne yazık ki tarih bilimini yeterince anlayan insanımız olmadığı kanaatini taşıyorum. Bunun içinde tarihi olayı olduğu zaman dilimi içinde değerlendirmek gerektiğini belirtmeliyim. Doğrusu, son yüz yıl, kendinden önceki yüz yıl bilinmeden doğru dürüst anlaşılamaz. 0 yüz yıl da kendinden önceki bilin­meden anlaşılamaz; bu, böylece sürer gider.

                Günümüzdeki milletlerarası duruma şeklini veren, İkinci Dünya Savaşı galiplerinin başlarındaki Roosevelt, Churchill ve Stalin'in 1945 yılında Yalta’da yaptıkları paylaşımda, Türkiye, Amerikan nüfuz bölgeleri içinde yerini almıştı. Batı bloğunda yer almamızda bazı yaptırımları beraberinde getirdi.

     Bizler, her ne kadar "İyi ki Batı blokunu seçmişiz, orada yer almışız." diye biliyordu isek de, son yıllarda iyice belirdi ki, ger­çek öyle değilmiş. Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerini Kore Savaşı’na katılması ve binlerce vatan evladının ölmesi ve yarısının da gazi olarak dönmesi sağlandı. Batı bloğuna girme öyle kolay değildi bu defa da NATO çıktı. Ülkemdeki birçok aleyhteki olayların arkasında NATO Gladyosunun olduğu yazıldı çizildi ama netice yok. Batı, kendi ülkelerinde (İtalya, Fransa vb.) Gladyo ortaya çıkarılıp yargılandı ama bizde sonuç yok.

          1970’lı yıllardan beri sınavlarda Amerikan metodu olarak test buyur edildi, daha önce, kompo­zisyon dersinde, öğrenci ifade yeteneğini geliştiriyordu, geli­nen noktada ise, bazı öğrenim görmüş olanların, doğru dürüst dilekçe yazmakta zorlandığı gerçeği karşımıza çıkar. Dahası, ülkemizde, en itibarlı üniversitelerde, İngilizce öğretim yapılmaktadır. Bir ülkede, o ülkede yaşayan milletin değil de, başka bir topluluğun dilinde eğitim yapılıyorsa, o ülke kültürel sömürge durumuna düşmüş demektir. 1980’ler de devlet başkanı Kenan Evren gençlerin İngilizce öğrenerek Türkiye’nin ilimde ileri gideceğini bile ifade etmişti. Geldiğimiz noktada İngilizce anaokullarına kadar indi.

            Bir Afrika ülkesin­de yaşayan diplomalı da, sömürgecinin kurduğu okulda onun dilini hem de çok iyi öğrenmiştir, bazıları, bununla övünç de duyarlar. Bu ifadeleri abartılı bulanlar küçük bir karşılaştırma yaparlarsa durumu daha iyi, apaçık görürler: Almanya'da, İngi­lizce veya Fransızca öğretimin yapıldığı üniversite var mıdır? Fransa'da, İngilizce veya Almanca öğretim yapan üniversite? İngiltere'de, Almanca veya Fransızca öğretim yapan üniversi­te? Rusya'da İngilizce, Fransızca veya Almanca öğretim yapan üniversite? İkinci Dünya Savaşı başlarında Alman işgaline uğ­rayan Fransa'da, Almanca öğretim yapan üniversite? Fransız Akademisi, Fransız diline girip yaygınlaşmağa başlayan wee- kend kelimesini niçin yasakladı dersiniz? ( Almanya-Hollanda- Avusturya, Türk işçilerinin Türkçe konuşmasından bile rahatsızlık duymaktadır.)

          Avrupa'yı (Amerika onun politik ve kültürel uzantısıdır) rahatsız etmektedir; Yunanistan’ı iki de birde bize karşı kışkırtıp durmalarının ardında da, gerçekte Türk korkusu demek olan islâmofobi’nin korkunç bir hızla yayılmasının arka planında da bu yatmaktadır.

                Nüfûz bölgesine dâhil olduğumuzun anlaşıldığı Amerika’da, medyaya hâkim olan, -yanlış bilmiyorsam- o ülkenin parasını bile basan, o ülkenin politikasını yönlendiren yahûdîlerin ne yaptıklarına bakmakla işe başlamamızın gerekliği ortadadır.

                Henry Ford’un yazdığı, Yahûdi'yi anlatan The International JEW adlı kitabın Johannesburg Ekim 1997 baskısının önsözündeki, yayınlayanın yazdığı veya yazdırdığı şu cümle dikkat çekicidir: "modern Amerika serüveninin, Amerikan vatanse­verlerinin, ülkeyi yeniden kuruluş prensiplerine çevirmek mücadelesinin merkezinde yer alan üstün şahsiyet, büyük sanayici ve insancıl, hayırsever Henry Ford idi."

                Aynı kitapta, Kristof Kolomb’un ilk gidişinde yanında bulu- nâft Luis de Torres adındaki tercüman, operatör Marco, doktor Bernal ve Monzo de la Caile ile Gabriel Sanchez’in Yahudi oldukları  anlatılıyor.  Görülüyor ki, Yahudiler, Avrupalıların bu irtifaya  ulaşmalarından beri oradalar ve orada çok etkili­ler. George Washington zamanında  ABD’de hepsi de zengin, ticaret erbabı 4.000 Yahudi olduğu, 50 yıl içinde takip edilebilir Yahudi nüfusunun 3.300.000'e çıktığı, günümüzde ise, hiç kimsenin bilmesinin imkânsız olduğu bir miktar da olduğu belirtiliyor, Güney Afrika’da basılan bu kitapta, ABD’de hiç­bir kitapçıda, genel kitaplıkta bu kitabın bulunmadığı, bu ülkede basılan bu kitapların, hemen Yahudiler tarafından satın alınarak yok edildiği anlatılıyor.

                                               Kocatepe’den selamlar        İbrahim AYAN