ÜLKEMDEN SİYASİ MANZARALAR
Ülkem ne yazık ki Ortadoğu ile Avrupa arasında kritik bir bölgede olması nedeniyle dün olduğu gibi bugünde emperyallerin hedefindedir. Bu durumu anlatmak için geçmişe doğru bir anımsatma yapmak doğru olacaktır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında bağımsız bir ulus devleti kurduk. Cumhuriyet ile padişah kul olmaktan Allah’a kul olmaya ve insan onuruna yaraşır bir düzene çıktık. Cumhuriyetle birlikte dünyada kimsenin yapamadığını başardık. Atatürk öldükten sonra bir takım değişikler başladı.
2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında adım adım yanlışa sürüklendik. Rusların Boğazlar ve Kars, Ardahan’dan toprak istemeleri sonrasında soluğu devrin hükümetleri Batı yanında yer aldı. Çünkü ABD ve Rusya dünyayı nüfus bölgelerine ayırmışlardı. Bize de Batı yanı düşmüştü. Dönemin siyasileri hemen telaşa kapıldılar. Yaslanacak kapı aradılar. Bu da Batı idi. Bunun neticesinde Türk milletine her yönü ile ağır reçeteler gelmeye başladı. Menderes döneminde Kore’ye asker gönderme NATO’ya girişimiz. NATO’nun ülkemdeki faaliyetleri yazmakla bitmez. Tek bağımsız ordumuz Ege ordusu kaldı. Sonrasında yaşananlar
Milli sanayimizi baltaladılar. Savunma sanayimize izin vermediler. Bağımsız adımlar atmak istedik. Her seferinde üstümüze çullandılar. 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz… Hepsinin arkasında Süper NATO var. Sorunlarımızı belli oranda aştık. Ama daha önümüzde çok yol bulunuyor.
Yakın geçmişimize gelince..Çok hatalar yaptık. Özellikle ABD ve AB telkinleri sonucunda Dünya Bankası çalışanı Kemal Derviş’in Hazine’nin başına atanması. Arkasından alınan kararlar ile ülkenin ekonomisi zaafa uğratıldı. İnsanımız fakirleştirildi…1 Mart Tezkeresi girişimi ülkeme yerleşerek olan ABD askerlerine TBMM izin vermeyince, ABD iki kuruma ceza vermek için düğmeye bastı. Özellikle Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetlerindeki vatansever askerleri hedefe aldılar. Ergenekon ve casusluk davaları ile askeri milletin gözünden düşürmeye çalıştıkları gibi bir korku ortamı da yarattılar. FETÖ ile ittifak edip yargı, içişleri ve diğer bakanlıklarda yapılanarak ülkeyi teslim alma yoluna gittiler.
İşin ilginç yanı Ergenekon tutuklamaları sırasında Bülent Arınç’ı askerleri takip ettikleri gerekçesi ile Seferberlik tetkik kurulunda görevli albayları bahane ederek İlker Başbuğ’un dik duramaması ve Başbakan Erdoğan’ın isteği üzerine Seferberlik Tetkik arşivine girilmiş ve devletin gizli belgeleri ne yazık ki FETÖ’cü olduğu sonradan çıkan hakim tarafından dış güçlerin eline geçmiştir. Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş’un verdiği bilgiye göre dış ülkelerde MİT’in yerleştirdiği 700 den fazla istihbaratçımız( PKK içinde de dahil) öldürülmüşlerdir.
Ne yazık ki FETO ile ilgili çalışmalar 17/25 Aralık olaylarından sonra durum değişti. FETÖ artık bir terör örgütü oluverdi. Sonrası malum. Gelelim PKK ile açılım sürecine… Vali ve kaymakamlar askerleri kışladan çıkarmadı. Vazgeçilince 700 asker polisimiz şehit oldu yaralıları saymıyoruz.
Büyük sorunlarımızdan olan Kıbrıs’ta Annan Planı’na destek.“Yes be annem” dönemi ile Denktaş’ ı Kıbrıs’ta konuş diye azarlayıp, plana destek verdik ama Rumlar kabul etmeyince Kıbrıs kurtuldu. Şimdi iki devletli yönetim isteme noktasına geldik. AB ‘ye girişte en büyük engel olan ve halen Birçok AB ülkesinin veto hakkını kullanacağını söylediği Kıbrıs böylece kurtuldu.
Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantılarından katil Esed’e geldik. Bunda ABD ve AB’nin politikalarına uyduk. Güney sınırlarımız kevgire döndü. Davutoğlu’nun ifadesiyle Emevi camiin de namaz kılacakken sayıları doğru dürüst açıklanmayan milyonlarca Suriyelimiz oluverdi. İşin tuhaf yanı binlerle ifade edilenlerin nerelerde olduğunu İçişleri bakanlığının da bilmediği ortaya çıktı. Suriye’de desteklediğimiz ÖSO ve İhvancıları yazmayalım.
Gelelim bütün bunların maliyetine devletimiz büyük bir külfetin altına girdi. Çünkü Suriyelilerin ilaç ve hasta masrafları SGK tarafından karşılandı. Her ne kadar göçmen antlaşmaları ile AB bize para verse bile bizzat Cumhurbaşkanı bir 40 milyar dolar harcadık yine harcarız deyiverdi.
Suriye’nin kuzeyinde oluşmakta olan PYD’ kuracağı Suriye Kürdistanı için Türk Silah Kuvvetleri a) Fırat Kalkanı Harekâtı b) Zeytin Dalı Harekâtı c) Barış Pınarı Harekâtı ...
d) Kış Kartalı Hava Harekâtı e) Pençe Kılıç Hava Harekâtları, hem askeri hem maddi hem manevi kayıplara sebep oldu. Yüzlerce şehit. Onlarca milyar dolarımız uçtu gitti.
Bugün halkın yaşadığı sıkıntılar. Hep bu yanlışların sonucu.
Son günlerdeki tartışmalar. Yeni “açılım” girişimleri ABD bölgemize abanmış durumda.
Birçok yerden sıkıştırıyor. En başta da “Aşil Topuğu” dedikleri ekonomiden. Suriye’de Fırat’ın doğusunda aktif. “2. İsrail” için çabalıyor. Türkiye’yi açıkça tehdit ediyor. Bu koşullarda “açılım” tartışması, Türkiye’nin çıkarlarına uymuyor.
Elbette ABD, ABD’liğini yapacak. Bizim amacımız bunu önlemek. Yolu belli.
ABD bölücülüğünün panzehri, bölge ülkelerinin birleşmesi. Koşullar uygun.
Üstelik her zamankinden daha kolay.
Yeni “açılım” çıkışı medyada, sosyal medyada buna gaz verenler. Önceki yanlışlarda da aynı tavrı almışlardı. FETÖ ile kol kolalardı. Ergenekon kumpaslarını savundular. “Açılım” sürecinde en ön saftalardı. Suriye krizindeki tavırları…“Katil Esed” söylemleri…
Kraldan çok kralcılardı. Yine aynı tavır içindeler.
Türkiye ciddi bir krizden geçiyor. Ne yazık ki yanlışta ısrar edenler var. Ekonomide izlenen politikalar. Neoliberalizmin bedelini ağır ödedik. Şimdi yeniden aynı yoldayız. Açılım süreci de öyle. Zararı hesaplamak bile zor. Emeklimizin, asgari ücretlimizin, işçimizin, memurumuzun, esnafımızın, hatta sanayicimizin hali.Hep bu yanlışların sonucu. Türkiye’nin yeni yanlışlara tahammülü yok. İş işten geçmeden dönülmeli. Halkın Anayasa değişikliği gibi bir gündemi olmadığı gibi açılım gündemi de yok. Öncelikle ekonomi ve Suriyeli ile Afgan sığınmacılar sorunu var.
Kocatepe’den selamlar İbrahim AYAN