Ülkem yıllardır emperyal politikaların hedefi olduğunu biz köydeki sağır sultan bile duydu
NEDEN DURDURAMIYORUZ BU PATRİK DENENİ?
Ülkem yıllardır emperyal politikaların hedefi olduğunu biz köydeki sağır sultan bile duydu ama siyasilerimiz ne hikmetse ya duymazlıktan ya da işlerine öyle geldiğinden İstanbul İli Eyüp Kaymakamlığına bağlı olan bu patriki Menderes’ten beri bir türlü durduramıyorlar.
Son olarak Fener-Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un İsviçre’deki Ukrayna konferansına “ekümenik” sıfatı ile katılması ve gözlemci olarak katılımcı ülke temsilcileriyle birlikte ortak bildiriyi imzalaması yaptığı işlere bir yenisini daha ekledi. Şöyle geriye doğru bir gidelim.
Patrikhane, 19. yüzyıl boyunca İngiliz, Fransız ve Rus emperyalizminin siyasal aracı oldu. 1821’de Mora İsyanı ile başlayan ayrılıkçı harekete papazların de katılması ile o dönem bardağı taşıran son damla oldu. Papaz asıldı. Kin kapısı ve İstiklal Savaşı’nde Patrikler ve patrikhanenin yaptıklarını anlatamadık.
Fener-Rum Patrikhanesi, ABD emperyalizminin SSCB’ye karşı başlattığı çevremele doktrininin bir uygulama aracı olacaktı; hem SSCB’nin Balkan/Slav halkları üzerindeki etkisini dengelemekte hem de Balkanlar’da komünizmle mücadelede kullanılacaktı. ABD bu amaçla Kuzey ve Güney Amerika Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Athenagoras’ı Fener-Rum Patriği yaparak 1 Kasım 1948’de Türkiye’ye gönderdi. Patrik olabilmenin şartı Türk vatandaşlığını gerektirdiğinden, Athenagoras daha uçaktayken vatandaşlığa kabul edildi!
SSCB’nin 1991’de dağılmasıyla başladı. Yugoslavya’nın parçalanması, Doğu Avrupa ve Balkanlar’ın Batı kampına dahil edilmesi sürecinde patrikhane, AB ve ABD’nin bir aracına dönüştü. Bu dönem Ankara’ya yeniden “ekümenik” baskılarının uygulandığı yıllar oldu.
Bir kez daha Lozan'a göre Patrikhane'nin statüsü nedir, bizzat AKP Milletvekili Emin Şirin'in 2005'teki soru önergesi üzerine (Vay be!.. Bir zamanlar iktidar milletvekilleri, iktidara soru soruyormuş) dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün verdiği cevapla hatırlatalım.
Emin Şirin'in sorusunun özeti şuydu; "Patrikhanenin ekümeniklik statüsünde ısrar eden ABD Dışişleri Bakanlığı'na bir nota verilmesi düşünülmekte midir?"...
Gül'ün cevabına gelelim; "Lozan'da uzun süren müzakereler neticesinde, taraflar arasında Patrikhane'nin bir Türk kurumu olarak siyasi ve idari işlerle iştigâl etmemek ve ülkemizdeki Rum Ortodoks vatandaşlarımıza sadece ruhani hizmet vermek koşuyulya İstanbul'da kalmasına rıza gösterilmiştir" açıklamasını yaptıktan sonra şunları anlattı:
"Başta Rum Ortodokslar olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış bulunan Hristiyan dünyası, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin statüsüyle yakından ilgilene gelmiştir. Günümüzde de bazı yabancı devlet adamları temaslarında bu hususları dostane çerçevede gündeme getirmeye devam etmektedirler. Hükümetimizin Patrikhane'nin statüsü ve faaliyetlerinin kapsamı hakkındaki görüşleri gayet açıktır. Kamuoyumuzda hassasiyet yaratan konular ilgililerin dikkatine getirilmektedir."
Patrikhane'nin stütüsü neymiş?
Bir Türk kurumuymuş... Siyasi ve idari işlerle iştigâl etmemek ve ülkemizdeki Rum Ortodoks vatandaşlarımıza sadece ruhani hizmet vermek koşuluyla İstanbul'da kalmasına rıza gösterilmiş..
.Peki mevcut durum ne?
Fener Rum Patriği Bartholomeos, AKP iktidarı döneminde açıktan tüm dünyadaki Ortodoksların liderliği anlamına gelen "Ekemünik" unvanını kullanmaya başladı. İçeride, dışarıda tüm kiliselerin patronluğuna soyundu.
Patriğin geçmiş yıllarda yaptığı “Erdoğan söz verdi” türünden açıklamaları gazete ve TV arşivlerindedir. O gün Erdoğan’a verdiği sözü tutturmayan siyasal iklim, yine tutturmayacaktır. İnsanın aklına tüm bunlar BOP için yapılıyor sorusu geliyor.
İbrahim Ayan