“Eğitim her şeydir ve ne ekersen onu biçersin!..”
EĞİTİMDE SON DURUM
“Eğitim her şeydir ve ne ekersen onu biçersin!..”
Eğitim, özellikle de temel eğitim, devletin asli görevidir diyerek topu devletin kucağına atmak, kolaycılık ve çocuklarımızı umursamazlıktır. Eğitim, elbette devletin öncelikli görevi ve Cumhuriyet tarihi boyunca, gelen her iktidar, bu konuda en büyük kaynaklardan birini eğitime ayırdı. Ama bu kadarının yetmediğini hep birlikte gördük, görmeye de devam ediyoruz.
Dünyada hemen her konuda uluslararası kuruluşlar var. Ama söz konusu eğitim olduğunda, özellikle de temel eğitimde, ortada hiçbir kuruluşu göremiyorsunuz. Oysa dünyanın her yerinde çocuk çocuktur ve her türlü ön yargı ve ideolojiden etkilenmeyecek şekilde eğitim almalıdır.(1)
İnsanlar hayatları boyunca öğrendiklerinin yüzde 70’ini ve edindikleri temel davranışların çok önemli bir bölümünü, okul öncesi başta olmak üzere, temel eğitim döneminde alıyor. Yani o dönemde nasıl şekilleniyorsa öyle gidiyorlar. Bu yüzden okul öncesi ve temel eğitim tüm dünyada zorunlu hale getirilmeli ve birinci önceliği, sınavlar ya da ideolojik dayatmalar değil, insani değerler olmalıdır...
15 yıllık Ak Parti iktidarında 7 bakan değiştiren liselere girişte 5 defa sitem değişikliği yanında süper liseler ile Anadolu Öğretmen liselerini, tüm klasik liseleri kaldırıp Anadolu liselerini de genel liseye dönüştüren uzun bir dönem geçirdik. Bu arada fen liseleri ile Bilim ve Sanat merkezleri sayıca artırıldı ama içerikleri boşaltıldı.
8 yıllık zorunlu eğitimin devamı olan 12 yıllık (4+4+4) zorunlu eğitime geçildi. Liselerde ders sayıları artırıldı. Özellikle lise 1’de ders sayısı 20’ye kadar çıktı. Ortaokul ve liselerde 40 saate yakın ders ortaya çıktı.
Eğitimde yıllardır devam eden yaz-boz mantığına devam edilerek, deneme-yanılma refleksiyle ve kişisel gayrete göre hareket eden eğitim politikası bir sistemi olmadığı için kendisini kurtaramadı.
Milli Eğitimi yöneten 7 bakanında eğitim hayatı sonrasında eğitim alanı ile hiç ilgisinin olmadığı bilindiği için Cumhurbaşkanlığı sistemi gelince Özel bir okulu olan Prof. Dr. Ziya Selçuk bakan olarak atandı. Okulunda hangi sitemi kullandığı bilinmiyor. Yeni bakan Yusuf ’inde ne yapacağı belli değil. 24 Kasım’da öğretmenlere beyaz önlük dağıtacakmış. Ne hale düştüğümüzün göstergesi olsa gerek, herhalde önlük bütün sorunları çözecek.
İsmet Yılmaz döneminde ortaya konan “ nitelikli- niteliksiz okul” beyanına dayalı giriş sınavları mutlaka değiştirilmelidir. Mümkünse tüm okulları nitelikli hale getirmeliyiz. Özendirilen ve sayısı artırılan İmam-Hatip orta ve liselerinde nitelik sorunu mutlaka çözülmeli ( iktidarın arka bahçesi olmamalı) diğer okullara da üvey evlat muamelesi yapılmamalıdır.
1985 yılında 300 olan özel okul sayısı 2002 yılında 1780 iken AK Parti iktidarında 10.000 üzerinde bir sayıya ulaşmış bulunuyor. Bunun nedeni milletin ekonomik durumu ile açıklamak mümkün değil. Okulların çoğalması 12 yıllık plansız eğitim sonucunda devlet okullarındaki kalitenin düşmesi yanında özel okullara verilen devlet desteğinde aramak yerinde olur.
Uzun yıllar özel okul niteliğindeki fen lisesinde görev yapan biri olarak söyleyebilirim ki özel okul öğrencilerinde ilme karşı heyecansızlık, sınavları çok önemli görme, kitaba ilgisizlik, matematik ve Fen bilimlerini her şey olarak görme yanında sosyal bilimlerin gereksiz ve zaman öldürdüğünü düşünüyor. Bu da onların insan olmasını engelliyor. Kariyer yapmayı esas amaç ediniyor. Milli ve manevi değerlere lakaytlık gözleniyor. Son dönem liselere yapılan tercihlerde yaşananları geçelim. Birazda Yüksek öğrenime bakalım:
YÖK’ün idari yapısı mutlaka değiştirilmelidir. Özellikle de Rektörlerin yetkileri de gözden geçirilmeli. Yeni kurulan ve Vakıf üniversiteleri ile üniversite sayımız 200’ü bulmuştur. FETÖ’ ve imzacılar sonucunda akademik kadro yetersizliği söz konusudur. Devleti idare edenlerin 8 milyonu bulan üniversite öğrencisinin bazı ülkelerin nüfusuna denktir. Acaba bu kadar üniversite öğrencisine ihtiyaç var mıdır? Sorun masaya yatırılmalıdır.
Herhangi bir fakülteye yerleşen öğrencinin, Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP), bir sonraki yıl yarı yarıya düşüyor. Bu da ortalama 30 puan olsa, yüz binlerce kişinin ardından yarışa başlamak demektir. Gidip kaydınızı yaptırmasanız bile durum değişmiyor. Yani öğrencinin hem bu yılı hem de gelecek yılı heba oluyor! Peki, neden öğrenci bu kadar ağır bir cezaya maruz kalıyor? Kontenjanı boş yere işgal etti diye! Oysa kazandığı halde kaydını yaptırmayan öğrencinin yerine, ek yerleştirmeyle öğrenci alınıyor. Yani, ortada boş yere işgal olmadığı halde, bu kadar ağır ceza niye? Bu sorunda mutlaka çözülmelidir.
Eğitimin bir ayağı olan kültürden de söz etmeden olmaz.15 yılda 8 bakan değiştirmiş olan kültür bakanlığının bakanları kültürle ilgilenmediler desek yalan söylemiş olmayız. Birçok kütüphanenin kapandığını ve yayınlar konusunun da bir çıkmaz içinde olduğu biliniyor.
Büyük devlet isek büyük düşünürlerimiz olmalıdır. Nitekim Selçuklu Sultanı Melihşah’ın Gazali, Fatih Sultan Mehmet’in Akşemsettin, Putin’in Aleksandr Duğin’ varken, ne yazık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yiğit Bulut ile İlnur Çevik’i var denemez.
Milletin vergilerinden harcanan ama nitelikli insanlar yetiştiremeyen eğitim ile Türk milletinin geleceği olamaz. Büyük devlet olmak için iyi eğitim şarttır. Saygılarımla
Kaynak: Abbas güçlü eğitim yazıları sitesi İbrahim Ayan