Geçmiş geleceğe ışık tutmadıkça akıl karanlıklar içinde yürür.                                                                                                                      A.de Tocqueville

                                                                   KIBRIS GİRİT OLMASIN

                                            Geçmiş geleceğe ışık tutmadıkça akıl karanlıklar içinde yürür.

                                                                                                                     A.de Tocqueville

            Öncelikle belirtmeliyiz ki KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın söylemlerine nasıl geldiğimiz hatırlatıp, geçmişin bir taramasında sonra önerilerimizi sunacağız.

            1571-1577 yılları arasında Osmanlı Devleti Kıbrıs adasına hâkim olur Emin Oktay’ın tarih kitaplarında bahsettiği gibi şarabı için fethedilmez.

            1 Temmuz 1878’de devlet hukukunda görülmemiş garip bir antlaşmayla Kıbrıs İngiltere’ye “ emaneten” terk edildi. İngiltere Kıbrıs’a karşılık her yıl Osmanlıya 22 bin 936 kese altın ödeyecekti.

            1923 Lozan Antlaşması işle Kıbrıs resmen Türkiye’nin ilgi alanı dışına çıkarılır. Bir İngiliz sömürgesi halini alır.

            Yıl 1928 Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan’la birleşerek “ Enosis” hayallerini İngilizlere iletirler. Söylemlerine göre Türkler ada nüfusunun beşte birine düşmüştür.

            Yıl 1947 İngiltere adada statü değişikliği için müracaatları kabul etmez. Çünkü Ortadoğu bölgesine en yakın tek egemenliğinin olduğu yer Kıbrıs’tır.

            Yıl 1948 Kıbrıslı Rumlar kilisenin öncülüğünde halk oylaması yaparlar. Oylama sonucu “ Enosis” çıkar.

            Yunanistan 1951 yılında NATO’ya alınır. Rumlar umutlanmaya başlar. 1954 yılında Yunanistan BM’ye başvurarak Kıbrıs için” Self- determinasyon” kararı verilmesini ister. İngiltere karşı çıkar. BM’de nasıl olduysa Türkiye İngiltere’yi destekler.

            Yıl 1955 Rumlar Kıbrıs’ta kitlesel gösterilere başlar ve silahlanırlar. Meşhur EOKA kurulur. Mart ayı ile birlikte polis karakolları ve resmi dairelere bombalı saldırılara başlarlar.

            Yıl 1959 İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında Zürih ve Londra antlaşmaları imzalanır. Kıbrıs Bağımsız Cumhuriyeti kurulur. Cumhurbaşkanı Rum, Yardımcısı Türk: ama Rumlar Enosis’ten vazgeçmezler. Türklerde cılız olarak taksim derler. Çatışmalar sonucunda Türklere vahşi katliamlar başlar. En vahşisi Noel’deki katliamdı.

            Yıl 1963 Cumhurbaşkanı Makarios, Anayasa’yı değiştirmek istediğini resmen açıklar. Rumlar, Türkleri imha etmek için Akritas Planı’nı uygulamaya koyarlar. Rum çeteler toplu katliam olarak 24 Türk’ü öldürür. EOKA’cıların başında Girivas, Nicos Sampson ve Rum liderlerden Thassos Papadopulos vardır.

            Yıl 1964 Ocak, Londra toplantısı yapılır ve Rumlar Garanti Antlaşmasının kaldırılmasını isterler. Temmuz ayında Rum Meclisi Enosis kararı alır. İyi hatırlıyorum Genelkurmay başkanı Cemal Tural son söz silahlarda demişti. Türk hükümeti “Kıbrıs’a çıkartma yapabiliriz.” Deyince ABD,” Bizim verdiğimiz silahları Kıbrıs’ta kullanamazsınız deyiverdi.” İşte o günlerde Türk Hava Kuvvetleri Kıbrıs üzerinde  uyarı uçuşları gerçekleştirir. Cengiz Topel adlı pilotumuzun kullandığı uçak isabet alır. Parşütla atladı. Rum askerlerince esir alındı ve şehit edildi.

            Çatışmalı yıllar birbirini kovalar. 1974 yılı Kıbrıs için karar yılı olur. EOKA-B kurulmuş ve saldırıları artırmıştı. 15 Temmuz 1974’te Yunan subayları desteğinde Nikos Sampson darbe yapar. Makarios Kıbrıs’ terk eder. 20 Temmuz 1974 itibariyle Türk ordusu adaya çıkarma yapar. Batı dünyasının baskısı altında ikinci harekat yapılsa da belli bir bölüm alınarak harekat sonlandırılır. 13 Şubat 1975 de Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulur. Böylece ada fiilen ikiye bölündü.

            1979 yılında Rumlar önce kabul ettikleri iki federe devleti kabul ettiler: ama sonra bu görüşlerinden vazgeçtiler.

            1983 Haziran ayında KKTC Meclisi tarihi kararı alır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilir.

            1999 Aralık ayında kimilerine göre Kıbrıs fatihi Karaoğlan Ecevit, Helsinki’de Kıbrıs ve Ege konularının AB gündemine taşınmasını kabul eder. Böylece AB Kıbrıs sorununa kolayca karışma imkanına kavuşur.

            2001 Eylül ayında gazetelere Kıbrıslı Rumların Yunanistan’ın desteğiyle silahlandıkları haberleri yanında Ab Parlamentosunun Türk Ordusu Kıbrıs’ta işgalci bildirisi yansır.

            2004 yılında ortaya atılan Annan Planını neredeyse bilmeyenimiz yoktur. Yes be annemci M.Ali Talat ve taraftarları ile R. Rauf Denktaş taraflarının çalışmaları saha yansır. AB’nin de desteği ile Türk tarafı evetçi olur. Bu arada Millet Partisi Genel Başkanı ve arkadaşlarının Denktaş’a yardımlarını unutmamak gerektiği inancındayım. Oylamaya Rumlar hayır dedi(%70). İşin garibi evet deselerdi on yıl içinde KKTC yok olacaktı.

            Kıbrıs’a karşı ülkemizdeki düşünceler:

            TÜSİAD’ın bir dönem başkanlığını yapan Tuncay Özilhan “ Verelim Kurtulalım” kampanyasına destek vermiş ve 26 Kasım 2001’de Türkiye- AB Karma Parlamentosu üyeleri önünde “ Kıbrıs Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği önünde çok önemli bir engeldir. Kıbrıs stratejik önemi olan bir ada olabilir. Ama diğer yandan 65 milyonun AB’ne üye olup, yaşam standartlarını yükseltmek, zengin bir ülke haline gelmek hedefi vardır. Kıbrıs nedeniyle bu hedefi kaybetmemek gerekir.” Diyebiliyordu.

            TÜSİAD’ı anlıyorum da MUSİAD’ın Mart 200’de Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı Ş. Sina Gürel’in 250 iş adamı ile adaya yatırım için götürdüğü geziye bir temsilci göndermesi garip değil mi?

            2004 yılında gazetelere yansıyan bilgilere bakılırsa KKTC çiftlik gibi kullanıldı. Sağ iktidarlar ve onlara yakın siyasetçiler, gazeteciler, bilim adamları otellerde ağırlandılar.. 1989-1992’de ekonomi Asil Nadir’e teslim edildi. İngiliz oyunları neticesinde Asil Nadir batınca KKTC ‘de battı. KKTC’den kazanan iş adamları da kendi topraklarına yatırım yapmadılar. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ne yaptı. Türkiye narenciye de KKTC’ye el uzatıp ürünü aldı mı? Güzelyurt’ta narenciye üreticileri Türkiye’den gelen simsarlar tarafından dolandırıldı. Kıbrıs’tan çıkan zeytinyağları, domates, biber ve patlıcanlar ordu pazarlarında satıldı. Girne ve Lefkoşe’de esnaf zor durumda kaldı. Kıbrıslı Türklerin onurları kırıldı. Derviş Eroğlu’nun Başbakanlığı döneminde yolsuzluklar hala konuşuluyor.(1)

            TBMM’de görev yapmış AKP’li Muş milletvekili bakın neler söyleyebiliyor.” Kıbrıs’ta mutlaka bir çözüm olmalı. KKTC dünyanın  tanımadığı bir ülkecik. Hiçbir ülkenin uçağı inmiyor. 1974’ten bu yana 30 yıl geçmiş, bu mesele hallolmamış. Biraz kel, biraz zarar, bu sorunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum Tabii, her şey bizim istediğimiz gibi olmuyor. İnsan bazen gönlü istemese de anlaşmalara imza atabiliyor. Toprak, toprak diyoruz da insanı mı düşüneceğiz, toprağı mı düşüneceğiz? Kuru toprak beni beslemiyorsa, ne yapayım ben o toprağı?  Yunanistan’ın dünyada daha fazla destekçisi var” Başbakan Erdoğan’da Denktaş’a git memleketinde konuş demedi mi.

            Görüldüğü gibi ne kadar basit düşünen, geleceğe ait bir öngörüsü olmayan vekillerin bulunduğu ülkemizde Kıbrıs’ın geleceğimiz açısından stratejik önemini insanlarımızın bilmemesi kadar doğal bir şey olamaz; yalnız TÜSİAD, MÜSİAD ve TBMM’de görev yapan vekillerin yük görmesi ülkemiz açısından hiçte bir durum değildir.

             İngiltere ve Batı’nın Kıbrıs’taki emelleri:

            Binlerce yıllık tecrübesi olan İngiltere, binlerce sayfayı bulan Annan Planı’nın mucididir. Emeli küreselleşmede Kıbrıs’ta ayrılmamaktır. Avrupa Birliği de Ortadoks dayanışması sonrasında Rusya’nın Güney Kıbrıs’ı Akdeniz’in Küba’sı haline getirmesinin önüne geçmek için adımlar atmaya başlamıştır. Batı bunun için adanın gerçek sahibi (Osmanlı Devleti’nden kalma) Türkiye’ye çıkarma yapma imkanı tanımış, böyle Rusya Federasyonu’nun emellerini boşa çıkarmıştır. Avrupa Birliği’ne kesin olarak üye yapılarak, Ortadoğu’da ABD ve İsrail hegemonyasına karşı Avrupa Birliği’nin bir inisiyatif merkezi konumuna getirilmek istenmiştir.

            Adadaki Türk varlığını Amerika ve İsrail, Ortodoks Hıristiyanlara, Ruslara ve Yunanistan’a karşı desteklerken, Rusya’da Kıbrıs’ın Ortodoks Rumlarını kendi kilisesi üzerinden denetim altına alarak, Kıbrıs üzerinden sıcak denizlere açılma stratejisini uygulamak istemiştir.

             Kıbrıs adasının karşı kıyısında bulunan İsrail devleti gelecekte Kıbrıs üzerinde emperyalist plan ve programlar yaptığı için, bu sorunun hemen çözümünü istememekte, Büyük İsrail’in Ortadoğu’da kurulmasına kadar Kıbrıs sorununun çözümünün geciktirilmesi için çaba sarf etmektedir. Güçlü İsrail lobilerinin etkili çalışmaları Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe mahkûm etmektedir.

            Türkiye’nin güney kısmında olan Hatay nasıl güvenlik endişesi ile Türkiye’ye sonradan katılmışsa, aynı doğrultuda Kuzey Kıbrıs da doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türklerinin güvenliği açısından Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alınmalıdır

Türkiye’nin güney sahillerinin güvenliği, Kuzey Kıbrıs’taki Türk varlığının geleceği ve özellikle son zamanlarda öne çıkan Bakü-Ceyhan petrol boru hattının

Karpas yarımadasının çevresinde bulunmuş olan yeni petrol yataklarının da Türk karasularında kalması ve Türk egemenliğinde bu kaynakların işletilebilmesi açısından da bir Kuzey Kıbrıs Türkiye bütünleşmesinin Türkler açısından yararlı olacağı açıktır.

Bunu engellemek isteyen Batılı devletler ve emperyal güçler, sürekli olarak Kıbrıs’ta çözüm diyerek, Türklerin adanın kuzey bölgesindeki devletinin tasfiyesine öncelik vermektedirler.

            Çözüm ve sonuç:

            Türkiye’nin güney kısmında olan Hatay nasıl güvenlik endişesi ile Türkiye’ye sonradan katılmışsa, aynı doğrultuda Kuzey Kıbrıs da doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türklerinin güvenliği açısından Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alınmalıdır

       Türkiye’nin güney sahillerinin güvenliği, Kuzey Kıbrıs’taki Türk varlığının geleceği ve özellikle son zamanlarda öne çıkan Bakü-Ceyhan petrol boru hattının, Karpas yarımadasının çevresinde bulunmuş olan yeni  petrol yataklarının da Türk karasularında kalması ve Türk egemenliğinde bu kaynakların işletilebilmesi açısından da bir Kuzey Kıbrıs Türkiye bütünleşmesinin Türkler açısından yararlı olacağı açıktır. (2)

       Beş yüz yıl önce Müslümanları İspanya’dan kovanlar, yüz yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nu Balkanlar’dan geri püskürtenler, şimdi de Ön Asya, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki Türk varlığını ortadan kaldırmak istemektedirler. Bunun içinde içimizden işbirlikçileri sayesinde varmak istemektedirler.  Saygılarımla.

                                                                                     İbrahim AYAN

Kaynaklar:

1-       Cumhuriyet Gazetesi 24.04.2004

2-       Kıbrıs’ta Hatay modeli Prof. Dr. Çeçen N. Gazete