101. yılını idrak ettiğimiz Lozan Anlaşmasını hak ettiği coşku, ulusal onur ve de gururla kutladık mı, değerlendirdik mi?

                                   LOZAN ANTLAŞMASI’NIN KIYMETİ

101. yılını idrak ettiğimiz Lozan Anlaşmasını hak ettiği coşku, ulusal onur ve de gururla kutladık mı, değerlendirdik mi?

20. yüzyılın hayatta kalan ve geçerliğini muhafaza eden tek anlaşmasından,  hiçbir devletten destek görmeden Türk milletinin kendi kanı, emeği ile 29 Ekim 1923'de kurduğu Cumhuriyetin siyasi temeli olan bir antlaşmadır bu…

            Birinci Dünya Harbi'nden sonra, galip devletler tarafından 20. yüzyılda kurulan devletler (Finlandiya, Baltık devletleri, Polonya, Çekoslovakya,  Avusturya, Macaristan, Yugoslavya) dışında, Türkiye Cumhuriyeti'ni ebede kadar yaşatacak olan bir anlaşmadan söz ediyoruz.

Ülkemizi yönetenlerce,  Lozan'a,   Lozan'ın öngördüğü Ege, Ege'deki ada ve adacıkların silahtan arındırılmış statüsüne en azından Katar'ın güvenliğine duydukları ilgi kadar Ege, Ege’deki ada ve adacıklara ilgi duymalarını beklemek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hakkımız değil mi?

Sevr ve Wilson prensipleri ile Doğu Sorununu dilediğince çözmek isteyen kimlerdi beyler? Yunanistan mı? Yoksa İngiltere, Fransa ve hariçten gazel okuyan A.B.D. mi?

1921 Kars Anlaşması ile çizilen bugün ki sınır dururken, Lozan'da, Rize ve Hasankeyf'den geçirip, Erzurum'u dışarıda bırakarak, Muş'u ve Van gölünü de içerisine alarak İran sınırına uzanan, Ceyhan, Suriye sınırı ve Fırat arasında Maraş'ı da içine alan bölgeye 1.300.000 Ermeni yerleştirerek bir Ermeni Yurdu oluşturmaya çalışan kimlerdi?

O ünlü on iki adanın 1912 tarihli UŞİ anlaşmasıyla İtalya'ya, daha sonra da İtalyanlarca Yunanistan'a, kıyılarımıza yakın Sisam, Sakız ve Midilli gibi adaların da Balkan Savaşları sonrasında, Yunanistan'a bırakıldığından ne kadar haberiniz var?

Kısaca maddelere bakmakta fayda var:

Türkiye – Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir.

 Türkiye – Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklar( daha sonra Musul üzerine gitmeye karar verilmiş ordular hazırlanmış fakat Şeyh Said isyanı çıkması üzerine Musul  Irak sınırında kalmıştır.)

Türkiye – İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi Devleti arasında 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşmasına göre belirlenmiştir.( konferans da en az bahsi geçen konu olmuştur)

Adalar: Gökçeada ile Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla (Türkiye antlaşmanın bu maddesini uygulamadı) Türkiye’de, diğer Ege Adaları İtalya’ya kaldı. İtalya’nın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı. Sevr  Antlaşmasıyla On iki ada İtalya’ya diğer adalar Yunanistan’a bırakılmıştı. On iki Ada ve Rodos 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve Nisan 1947’de resmen Yunanistan’a teslim edildi.(ilk başta lehte giden bu madde 1945 sonrasında aleyhte gitmiş ve On iki Ada elimizden çıkmıştır.)

Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.

Savaş Tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Sadece Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesini verdi.(bu maddeyi itilaf devletleri kabul ettirilmesi nasıl Osmanlı borçlarını nasıl yirmi yılda  biz ödedik ise aynı şekilde belki yirmi yıl bu tazimatı ödemeye mahkum edilecektik.

Osmanlı Dış Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı.

Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmeşmesi ile değiştirilmiş ve hakimiyeti Türkiye Cumhuriyetine bırakılmıştır.

Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye’nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.

Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul'da kalmasına izin verildi. Atatürk’ün fesat ocağı demesine rağmen.

Hemen belirtelim ki:” "Hem Türkiye'de hem İngiliz arşivlerinde benim neredeyse görmediğim belge kalmadı. Bu belgelerin hiç birisinde bu antlaşma 100 yıl sonra sona erecektir veya bir bitiş tarihi vardır diye bir şey yok." Diyor. Doç. Dr .Sevtap Demirci.

Bütün bunlardan sonra diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan Lozan hakkında yalan yanlış yazılanların ülkemiz düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir anlam ifade etmeyeceğini bilmelidirler. Kıymetini bilmezsek geleceğe nasıl bakarız. Saygılarımla.                                                                                       

                                                                                   İbrahim Ayan