“Osmanlı tarihi, kültür üretimi ile dünya uygarlık tarihinde yer almıyor. Evrensel uygarlık tarihinde Osmanlı dönemi temsilcisi yok.”
NEDEN DOĞRULAR VE GERÇEKLER ÖĞRETİLMEZ? 2
“Osmanlı tarihi, kültür üretimi ile dünya uygarlık tarihinde yer almıyor. Evrensel uygarlık tarihinde Osmanlı dönemi temsilcisi yok.”
Bu tespitten sonra konumuza devam edelim. Osmanlı’da köylerin boşalması, üretimin azalması, ordunun bozulması, savaş masraflarının artması, vergi adaletsizliği ve toprak kayıplarının artması sorunları çoğaltıyor.
1585-1595 yılları arasında fiyatlar artıyor, pahalılık baş gösteriyor. Özellikle buğday fiyatlarının artışı halkı etkiliyor. Orta Anadolu’da 20 akçeden aşağı düşmüyor.
Uzun Avusturya savaşları ve İran savaşları sonrasında gelişen olaylarda köylü çift bozan haline gelip şehirlere gelince olaylar çoğaldığı gibi tarımsal üretimde düşüyor. Osmanlı’da ilk kıtlık 1494-1503 yılları arasında görülüyor. İkinci büyük kıtlık ise 1564’te görülüyor. 1573-1576 arasında ise kıtlık daha da artıyor. 1603 ve sonraki yıllarda buğdaysızlık başlıyor ve örneğin Balıkesir’de buğdayın kilosu 90 akçeye çıkıyor. Bunun üzerine hububat alım ve satımı vesikaya bağlanıyor. 1607’de İstanbul’da ekmek vesika ile satılıyor.
Osmanlı’da tam 15 yıl neredeyse ekmek bulması zorlaşıyor. Son büyük kıtlık1873-1875 yılları arasında görülüyor. Ankara, Kırşehir, Yozgat, Çankırı ve Sivas’ta on binlerce kişi açlıktan ölüyor. 12 Mayıs 1874’de Ankara’da Basiret Gazetesi’ne gönderilen bir mektupta “Yirmi dört saatte bir defa arpa unundan bir bulamaç içiyoruz. Bu da bitmek üzere Hayvanlarımızın tamamı telef oldu. Çoluk çocukların ekmek diye feryatlarına tahammül etmek mümkün değildir.” Yazıyor.
1873-1875 arasında Ankara’nın keskin kazasındaki 160-170 köydeki 52.000 kişiden20.000 kişi açlıktan ölüyor. 7000 ‘i başka yerlere dağılıyor.
II. Mahmut döneminde paranın şekli ve adı 35 kez değişiyor. 17. Yüzyıldan itibaren Osmanlı’da bütçe açıkları başlıyor. 1887-1911 kadar bütçe devamlı 4.2 milyar kuruş açık veriyor.
Osmanlı’da 18. Yüzyılda para basacak maden olmadığı için halk bir emirle elindeki altın ve gümüş eşyayı devlete satmaya mecbur kalıyor. 1789 yılında şeyhülislam “ altın ve gümüş eşya kullanmak haramdır.” Fetvasını yayımlıyor.
1789 başında padişahın altın ve gümüş özel eşyaları, devlet adamlarının gümüşleri darphanede eritilerek para basılıyor. İstanbul’da Türk tüccardan 20.000, gayrimüslim tüccardan 12.000 okka gümüş isteniyor ve para basılıyor.
1839’da piyasaya kağıt para ve hazine bonosu şeklinde kaimeler çıkarılıyor. Sahtesi çabuk yapıldığı için enflasyon yükseliyor. 1848’den itibaren Galata bankerlerinden, Kırım Savaşı’ndan sonrada İngiltere ve Fransa’da yüksek faizle borç alınıyor ve saray yapımında kullanılıyor.
1914’TE Birinci Dünya Savaşı’na girerken Osmanlı’nın toplam dış borcu 153.7 milyon Osmanlı lirası… Savaşa girerken hazinede sadece 92.000 altın vardı. Almanlardan borç alınıyordu. Savaş sonrası Almanya’ya 150 milyon lira borcumuz oluyordu. Toplam dış borcumuz ise 303.7 milyon liraya ulaşıyordu. Üstelik bu borçlar sterlin, frank ve mark üzerinden ödenecekti( tıpkı şimdi borçların dolar üzerinden olduğu gibi) Savaş yıllarını yazmayalım. Sadece enflasyonun %1200 ile 1700 arasında değiştiğini belirtelim.
Görüldüğü gibi Osmanlı’da her şeyin güzel olduğunu söylemek mümkün değil İkinci dünya Savaşı yıllarında ülkemde ekmeğin karne ile satıldığını söyleyenler okuyup ibret almalı ve Osmanlı tarihi artık yeniden ve gerçekler üzerinden yeniden yazılmalıdır..
Not: Yukarıdaki bilgilerden daha fazlasını:
1-Türk ziraat tarihine bakış
2-Osmanlı İmparatorluğu İktisadi Şartlar Hakkında Bir Tetkik
3- Balta Limanına Giden Yol İbrahim AYAN